TÜRKİYE’DE SORUNSAL BAĞLAMDA TARIM VE DIŞA BAĞIMLILIK

“Türkiye tarımda kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biridir.”: Bu slogan unutulmamalıdır. Çünkü tarımsal üretim olması gereken konumda olmalıdır. Türkiye topraklarının zengin, verimli, elverişli iklimin varlığı ve büyük potansiyele sahip olduğu bilinmelidir.

Genel anlamda tarım, bireylerin ve toplumların sınırsız gereksinimlerini karşılamak için bitkisel ve hayvansal gıda maddelerin üretilmesi, işlenerek muhafaza edilmesi ve pazarlanma hareketleri olarak tanımlanmaktadır. Tarım denilince dar anlamda gıda bitkileri yetiştiriciliği akla gelirken, geniş anlamda hayvan besiciliği ve hayvansal ürünlerini de kapsamaktadır. Bu çalışmada bitki menşeli tarım ürünleri ele alınmıştır.

Tarımsal faaliyetlerin gelişimi binlerce yıldan günümüze kadar devam etmektedir. Bundan dolayı da ekonomi biliminin en köklü ve önemli disiplinlerinden biridir. İnsanoğlunun avcılık ve toplayıcılıktan yerleşik hayata geçişi “Tarım İnkılabı” olarak adlandırılmaktadır. M.Ö. 8000 yıllarında gerçekleşen ilk tarım inkılabı günümüze kadar üç önemli değişim aşaması geçirmiştir. Bu değişimler makineleşme ve teknik gelişmeye göre şekillenmiştir.

Türk gelenek ve göreneklerinde ise tarım faaliyetlerini M.Ö. 10000 yıllarına kadar dayanmaktadır. Dünyada avcılık ve toplayıcılıktan hayvan ve bitkileri evcilleştirerek yerleşik hayata geçen ilk ırk Türk toplumudur. At, keçi, koyun ve sığır gibi hayvanlar evcilleştirilirken buğday, arpa ve mercimek gibi bitkisel ürünler de ilk evcilleştirilen bitkiler arasında yer almaktadır. Tarım ve hayvancılığa bağlı kalan Türk toplumunun önemli gelir kaynaklarından biri uzun yıllar tarımla uğraşı olmuştur.

Ekonominin ana sektörlerinden biri olan tarım, üretimi yapılan ürünlerin arz ve talebiyle birlikte ülkeler arası ticarette büyük rol oynamaktadır. Son zamanlarda ülkeler arasında tarım ürünleri politik, stratejik ve fırsat argümanı olarak da kullanılmaktadır. Her bir tarım ürününün her ülkede yetiştirilme şartlarının olmaması veya ülkelerin alan ve iklim şartlarının farklı yapıda olmaları bu tür argümanları desteklemektedir. Ülkelerin farklı iklim ve büyüklükte olmalarından kaynaklı tarım ve gıda ürünleri sorunlarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Tarımsal ürünlere artan talep ve tarımsal ürünlerdeki üretimin tüketici talebini karşılamaması arz ve talep dengesi üzerinde olumsuz etki oluşturmaktadır. Dünya piyasasında tarım ürünleri arz-talep dengesinin bozulması üreticilerin farklı yollardan faydalanarak tarımsal ürün yetiştirmelerine neden olmaktadır. Bunlardan biri de Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) olarak nitelendirilen metot ile daha fazla ürün ve gelir elde etmektir. Ancak insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yapmaktadır. Son zamanlarda tarım ürünleri üzerinde oynanan çeşitli oyunlar dünyada ve Türkiye’de önemli sorun haline gelmiştir. Spekülasyon amaçlı oynanan bu oyunlarla tarımsal ürün fiyatlarının sürekli artmasına neden olmuştur. Yine başta Türkiye olmak üzere birçok ülkenin tarım ürünlerinde başka ülkelere bağımlı hale gelmesine neden olmuştur.

Türkiye’de Üretilen Tarım Ürünleri

Türkiye, alan olarak 785 bin 347 kilometrekarelik yüzölçümü ile Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan 208 ülke arasında 35’inci büyüklükte yer almaktadır. Dünya’da tarım alanı büyüklüğü açısından 12’nci sırada bulunmaktadır. Türkiye topraklarının tarım alanı büyüklüğü yaklaşık olarak 66,9 milyon hektarı bulmaktadır. Kullanılabilir arazi dağılımı yapıldığında; ekilebilir ve dikilebilir toplam alan büyüklüğü 24,1 milyon hektarı aşmaktadır. Kalan kısmını ise 14,6 milyon hektar alan ile çayır-meralar, 18,5 milyon hektar alan ile ormanlık ve çalılık alanlar ve 9,7 milyon hektar ile tarım dışı kullanılan arazi oluşturmaktadır. Türkiye’de toplam tarım arazisinin 5,2 milyon hektarlık kısmında sulama sistemiyle tarım yapılırken, kalan 18,9 milyon hektarlık kısmında ise susuz tarım faaliyetleri yapılmaktadır (Cinemre ve Kılıç, 2011: 20). Türkiye’de tarımsal faaliyetlerin yapıldığı alan toplam ülke yüzölçümünün yaklaşık %36’lık kısmını oluşturmaktadır.



Türkiye’de, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında yaygın olarak geleneksel metotlarla tarım faaliyetleri yapılmıştır. Günümüzde ise geleneksel tarımdan modern tarıma doğru sürekli geçişler yaşanmaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye nüfusunun büyük kısmı tarım sektöründe istihdam edilmiştir. 1950’li yıllardan sonra farklı tarımsal üretim metotlarının uygulanmasıyla tarım politikası da değişmiştir. Bu yıllardan sonra tarımsal ekonomi politikasıyla birlikte ilk etapta çiftçi kesime verilen kredilerde artışlar yaşanmıştır. Yine tarım makinaları, sulama sistemleri ve gübreleme gibi çalışmalar hız kazanmıştır. Türkiye, bulunduğu coğrafi ve iklimsel şartlardan kaynaklı olarak tarım ürünleri yetiştiriciliği bölge ve yörelere göre farklılıklar göstermektedir. Türkiye’nin bulunduğu coğrafi konum ve dört mevsimin tam olarak yaşanması tarımsal ürünlerde çeşitliliği artırmaktadır. Yıllara göre Türkiye ekonomisi incelendiğinde tarımsal ürün gelirinin ekonomiye katkısı miktar olarak artmaktadır. Fakat oransal olarak azalmaların olduğu istatistiki verilerden anlaşılmaktadır. Son yıllarda Türkiye milli gelirinin yaklaşık %10’u tarım ürünleri ticaretinden sağlanmaktadır (Minaz, 2023: 40- 58).

Türkiye tarımını ana hatlarıyla; coğrafi yer şekilleri, arazi yapısı, iklim, makineleşme, sulama, plansız üretim, gübreleme ve miras kavgaları olumsuz yönde etki yapmaktadır. Ayrıca tarımsal üretim faaliyetleriyle uğraşanların yeterince eğitim, bilgi ve beceriye sahip olmaması bir başka etken olarak görülmektedir. Türkiye tarımına destek veren kuruluşlar arasında yer alan Devlet Su İşleri (DSİ), Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) ve Ziraat Bankası (ZB) gibi kuruluşlar tarımsal üretime katkı ve destek sağlamaktadır. Sadece bu kuruluşların destek ve katkılarının yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir.

Türkiye genelinde üretilen tarım ürünlerini beş kategoride sınıflandırmak mümkündür. Bunlar arasında;

Tahıllar ve hububat: Ekim alanı en fazla olan tarım ürün ve ürün grubunu oluşturmaktadır. Tahıl ürünleri veya diğer adıyla tahıllar toplam üretimin yaklaşık %56’sını oluşturmaktadır. Tahıl ürünleri arasında buğday, arpa, yulaf, çavdar, çeltik (pirinç) ve mısır gibi ülke ekonomisine katkı sağlayan önemli ürünler yer almaktadır.

Endüstri bitkileri: Bu tür ürünler belirli iklim şartlarında yetiştirilmektedir; başlıcaları endüstri bitkiler arasında pamuk, tütün, çay, kenevir ve şeker pancarı yer almaktadır. Türkiye’nin farklı bölgelerinde bu ürün gruplarının bazılarının serbest olarak bazılarının ise devlet izniyle (anason, haşhaş, afyon vb.) üretim ve yetiştiriciliği yapılmaktadır.

Yağ bitkileri: Genel olarak yağ üretiminde kullanılan bitkilerdir. Bunlar arasında; zeytin, ayçiçeği, soya ve yer fıstığı yer almaktadır. Türkiye’deki üretim alanları miktar ve verim göz önüne alınarak bölgelere göre değişim göstermektedir.

Baklagiller: Kuru gıda olarak tüketimi yapılmaktadır. Bunlar arasında; Kuru fasulye, mercimek, nohut ve bezelye en önemlileri arasındadır. Üretim ve tüketimi oldukça yaygın olan ürün ve ürün grupları içinde yer almaktadır.

Meyve ve sebzeler: Türkiye’nin iklim şartları birçok çeşit ve tür meyve ve sebze yetiştiriciliğine elverişli durumdadır. Türkiye’de en fazla üretimi yapılan tarım ürünleri arasında yer almaktadır.

Tarım Ürünlerinin Dış Ticareti

Türkiye, cumhuriyetin ilanından günümüze tarım ürünleri ihracat ve ithalatı yapan bir ülkedir. Tarım ürünlerinden başta fındık olmak üzere, kiraz, incir ve kayısı üretiminde ve ihracatında dünyada açık ara ilk sırada yer almaktadır. Ayva, haşhaş tohumu, kavun ve kapuz ihracatında ikinci sırada yer alırken, mercimek, Antep fıstığı, kestane ve vişne de üçüncü sırada yer almaktadır. Ceviz, zeytin, elma ve turfanda sebzelerde dördüncü sırada yerini korumaktadır. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) 2022 yılı verilerine göre, Türkiye’nin toplam tarımsal ürün ihracatı bir önceki yıla göre %15,3 oranında artış göstererek 34 milyar 246 milyon dolara ulaşmıştır. Bu rakamlarla tarım sektörü tüm zamanların en fazla ihracatını gerçekleştirmiştir. 2022 yılı verilerine göre Türkiye’nin toplam ihracatı içinde tarımın payı %13,5’ini olmuştur (TİM, 2023). Türkiye, tarım ürünleri ihracatı yaparken, ihtiyaca ve şartlara bağlı olarak da tarım ürünleri ithal etmektedir. Ülkemiz, Türkiye Gıda ve İçecek Dernekleri Federasyonu (TGDF) 2022 yılının ilk 11 aylık verilerine göre 18 milyar 600 milyon dolar değerinde tarım ve gıda ürünleri ithalatı gerçekleşmiştir (TGDF, 2023).



Türkiye’nin tarım ürünleri dış ticareti incelendiğinde ihracatın yapıldığı ülkeler olarak Avrupa ve Orta Doğu ülkelerinin ilk sıralarda yer aldığı, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) raporlarından ve TÜİK verilerinden anlaşılmaktadır. Avrupa ülkelerine genel olarak endüstri ve yağlı tarım ürünleri ihraç edilirken, Orta Doğu ülkelerine ise hububat ve mamulleri ihraç edilmektedir. Rusya Federasyonu ve soğuk iklimin yaşandığı ülkelere ise genellikle meyve ve sebze türü tarım ürünleri ihracatı yapılmaktadır.  

Tarım ürünleri ithalatında Rusya Federasyonu, Ukrayna ve Brezilya ilk sıralarda yer almaktadır. Bu üç ülke toplam ithalatın yaklaşık %40’ını oluşturmaktadır. Türkiye, özellikle Rusya Federasyonu’ndan buğday, işlenmemiş ayçiçeği yağı ve arpa ithal ederken, Ukrayna’dan buğday, arpa ve tane mısır ithalatı ilk sıralarda yer almaktadır. Brezilya’dan yapılan ithalatta ise soya, kahve ve tütün ilk sıralardaki yerini korumaktadır (TÜİK, 2023).

Tarım Sektöründe Belli Başlı Sorunlar

Türk tarımını tehdit eden birçok sorunlar bulunmaktadır. Bu sorunları farklı kategorilerde incelemek mümkündür. En önemli sorunlar arasında yapılandırma, maliyet, eğitim, planlama, sulama ve kalite-verimlilik gibi sorunları yer almaktadır (Minaz, 2023: 39).

Yapısal Sorunlar

Türkiye’de tarım arazilerinde yapısal sorunlar denince arazilerin amaç dışı kullanılması ve arazilerin miras veya satılma yollarla bölünmesi olarak kabul edilmektedir. Yapısal sorunlardan kaynaklı olarak Türkiye’de verimli tarım arazileri sürekli azalma göstermektedir. Tarım arazilerinin azalma nedenleri arasında tarım arazilerinin yeni yerleşim yerlerine açılması, altyapı hizmetlerinin (yol, köprü, havaalanı vb.) artması ve yeni sanayi merkezlerinin kurulması olarak saymak mümkündür (Öncü, 2022: 7). Tarım arazilerinin miras ve diğer yollarla bölünmesi ve parçalanması da ekilebilir arazilerin küçülmesine yol açmaktadır. Türkiye tarımında bu tür sorunun yaşanması modern tarımcılığa geçişi ve tarımsal teknolojinin kullanım alanını kısıtlamaktadır. Netice itibarıyla tarımla uğraşan kesimde gelir kaybına neden olmaktadır. Dolaysıyla tarım sektörünü ve tarımsal üretim yapmayı cazip olmaktan çıkarmaktadır. Sonuçta tarımın itici ve diğer sektörlerin (sanayi ve hizmet) çekici gücü oluşarak iç ve dış göçleri artırmaktadır.

Maliyet Sorunu

Tarımsal ürünlerin üretilmesinde birtakım girdiler kullanılmaktadır. Bu girdiler arasında ilaç, gübre, mazot, elektrik enerjisi, su ve tohum olarak yer almaktadır. Türkiye’de genel olarak fiyatlar genel düzeyinin sürekli artmasıyla birlikte tarımsal girdi fiyatları da artış göstermektedir. Artan girdi fiyatları tarım ürünlerinde fiyat artışlarına sebep olmaktadır. Dolaysıyla fiyat artışları genel anlamda hasılatta azalışları beraberinde getirmektedir.

Eğitim Sorunu

Türkiye’de tarımla uğraşı gösteren (çiftçilerin) kesimlerin yeterli ölçüde eğitim, bilgi ve becerilere sahip olmadıkları, geleneksel ve eski yöntemlerle üretim yaptıkları görülmektedir. Bundan dolayı da teknik becerileri artırmakta güçlük çekmekte ve makineleşmede modernleşmeyi yeterince takip edememektedirler. Yeterli eğitim ve bilgiye sahip olmama tarım ürünleri iç ve dış ticaretini, üretimi, planlama ve pazarlama gibi durumları olumsuz yönde etkilemekte, neticede gelir kaybına neden olmaktadır.

Planlama Sorunu

Türkiye’de plansız tarımın yapılması en önemli sorunlar arasında yer almaktadır. Hangi ürün, ne kadar, hangi şartlarda üretilecek sorularına net ve yeterli yanıt bulunmamaktadır. Bölgesel ve yöresel üretim planlaması yok denecek kadar azdır. Devlet ve özel sektör tarafından alım garantili ürün üretimi sınırlı ölçü ve miktarda yapılmaktadır. Tarımsal üretimde planlamanın yapılması üretici ve tüketici kesimi olumlu yönde etkilemesi kaçınılmaz olacaktır. Özellikle Türkiye’de plansız üretimden kaynaklı olarak tarım ürünleri fiyatlarında sürekli dalgalanmalar ve artış trendleri yaşanmaktadır. Böyle bir durumun oluşması arz-talep dengesini sürekli bozmaktadır. Kısaca Türkiye tarımında üretim planlaması yapılması ve yöre bazlı üretimin esas alınması birincil şartlar içindedir.

Sulama Sorunu

Türkiye topraklarının büyük kısmında kurak ve karasal iklim hüküm sürmektedir. Sulama sistemi altyapısının yetersiz olması yağlı tohumlu bitki, meyve ve sebze yetiştiriciliğini doğrudan etkilemektedir. Yeraltı ve üstü sularının plansız ve gereksiz kullanımı iklim sorunlarını gündeme getirmektedir. Dolaysıyla küresel ısınmaya ve yağmurların düzensiz yağmasına neden olmaktadır. Günümüzde Türkiye’de sulu tarımcılığın payı toplam tarımsal alanın % 25’i civarında yapılmaktadır. Düzenli sulama sistemiyle tarımsal ürün üretiminde artışların yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Tarımsal alanların büyük kısmının sulanamaması düşük kalite ve verimsizliği beraberinde getirmektedir.

Kalite ve Verim Sorunu

Türkiye diğer tarımda öncü ülkelerle karşılaştırıldığında hep arka sıralarda yer aldığı görülmektedir. Bunun en önemli sebepleri arasında yeterince teknik ve modernleşmenin olmamasından kaynaklanmaktadır. Dolaysıyla da verim ve kalite doğrudan olumsuz yönde etkilenmektedir. Kalite ve verim düşüklüğüne bir başka neden olarak da tohum ıslahının yeterince yapılamaması verilebilir.

Tarım Ürünlerinde Dışa Bağımlılık

Türkiye, bulunduğu coğrafi konum ve iklim açısından zengin ekolojik sistemi bir arada barındıran dünyada nadir ülkelerden biridir. Avrupa ülkeleriyle kıyaslama yapıldığında 24,1 milyon hektar arazi kullanımı ile en geniş alanda tarım yapılan ülkedir. Avrupa’nın güçlü ülkelerinden olan İspanya, Fransa ve Almanya’nın bile önünde yer almaktadır. 1970’li yıllarda tarım bakımından dünyada kendi kendine yetebilen yedi ülkeden biri konumunda iken, artık günümüzde birçok tarım ürünlerini ithal eden ülke konumuna gelmiştir. Tarımsal üretimde artan maliyetler ve siyasi aktörler tarafından yeterince önemin verilmemesi tarımsal sorunları beraberinde getirmiştir. Sorunlara zamanında müdahale edilmemesi sorunların kronikleşmesine neden olmuştur. Hatta son zamanlarda bazı tarım ürünlerinde (buğday, soya, mısır, ayçiçeği ve pamuk) dışa bağımlık söz konusu haline gelmiştir. 1980 yılı askeri darbesi ve 24 Ocak kararları tarım sektörünü yok etme adına büyük darbeler vurmuştur. 1980’li yıllarda başlayan sorunlar günümüzde kanayan yara haline dönüşmüştür. 2020 yılı verilerine göre birçok tarım ürünlerinde Türkiye yetersiz duruma gelmiştir.

Tablo 2’de Türkiye’de seçilmiş bazı tarım ürünlerinin yeterlilik derecelerini göstermektedir. 100 ve üzeri tam yeterli olduğunu, 100’ün altı ise yeterli olmayıp dışarıdan ithal edilerek yeterli duruma gelindiğini göstermektedir. Türkiye, özellikle tahıllar, yağlı bitkiler ve baklagiller gibi temel gıda maddelerinde yetersiz hale gelmiş olup, dış ülkeden ithal ederek gereksinimlerini karşılamaktadır. Sebze üretiminde ise tehlike çanlarının çalmaya başladığı açık olarak görülmektedir. Meyve ve içecek grubunda da durum kötüleşmeye başlamıştır. Soya, susam ve ayçiçeği gibi tarım ürünlerinde durum çok daha vahim durumdadır.



Türkiye’de 1980’li yıllara kadar tarımda ithal ikameci politikalar izlenirken, 1980’li yıllar sonrası ithalatta serbestleşme başlamıştır. Serbestleşmeyle birlikte ülke içi üretim maliyeti ile karşılaştırma yapıldığında başka ülkelerden ithal etmenin daha avantajlı olduğu görülmesiyle birlikte tarım ürünlerinde dışa bağımlılık başlamıştır. Netice itibarıyla birçok tarım ürünlerinin yetiştirilmesinde yetersiz hale gelinmiştir.

Sonuç ve Değerlendirme

Tarımsal üretim açısından ele alındığında Türkiye, bulunduğu coğrafi konum, arazi, toprak yapısı ve sahip olduğu iklim şartlarından kaynaklı olarak birçok tarımsal ürün yetiştirilmesine potansiyel taşıyan bir ülkedir. Nitekim bu potansiyeli yaşanan sorunlardan dolayı tam olarak üretime dönüştürememektedir. 

Türkiye, 1970’li yıllarda tarımsal üretimde kendine yeten dünyada 7 ülkeden biri iken, zamanla ithalata bağımlı hale gelmiştir. Günümüzde, 1970’li yıllarda üretip ihraç ettiği ürünleri günümüzde ithal eder duruma gelmiştir. İthalata bağımlı hale gelinmesinde en önemli rol oynayan faktör olarak girdi sorunları gösterilmektedir. Tarım kesiminin en önemli sorunları arasında üretim yapabilmek için girdi fiyatlarının artması söz konusudur. Bazı girdi fiyat artışları yıllık bazda yüzde yüzden daha fazla artış göstermiştir. Türkiye’de tutarlı ve istikrarlı tarım politikasının uygulanıyor mu sorusu yanıtlanmalıdır. Bundan dolayı da Türk tarımında tehlike çanlarının çalmaya başladığı acı bir reçete de olsa kabul edilmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri ve benzer kurumların raporları böyle bir durumun varlığını ispatlamaktadır.

Türk tarımını bu çıkmazdan kurtarabilmek için uygulanan yanlış politikadan kaynaklı sorunları bertaraf edebilmek için uzman ve akademik heyetten oluşan bir ekip kurulmalı, çözüm yolları ve metotları araştırılmalıdır. Türkiye topraklarının zengin, verimli, elverişli iklimin varlığı ve büyük potansiyele sahip olduğu bilinmesine rağmen, tarımsal üretimi dışa bağımlı duruma getirilen sorunlar teker teker ele alınmalı ve çözüm reçetesi sunulmalıdır. Ayrıca Türkiye bir zamanlar üreten ülke konumunda iken, neden bazı ürünlerde zamanla dışa bağımlı hale gelindiği sorgulanmalıdır. Kısaca tarımsal üretimde yeni bir yol haritası belirlenmeli ve uygulanmalıdır. Aksi taktirde enerji ve teknolojide dışa bağımlı olduğumuz gibi yeterince önem verilmeyen tarım ürünlerinde de sürekli dışa bağımlı olmamız kaçınılmaz olacaktır.

Türkiye’de farklı kurum, kuruluş raporları ve TÜİK verilerine göre 2021 yılında ekonomi yıllık bazda %11 oranında büyümesine rağmen, tarım sektörü aksi bir durum sergileyerek % 2,2 oranında küçülmüştür. Böyle bir durumun yaşanması büyümemize rağmen, temel gereksinimlerde dışa bağımlılık mı artıyor sorusunu akla ve gündeme getirmektedir. Ayrıca tarımsal üretim açısından büyük potansiyeli barındıran Türkiye, son zamanlarda neden ithalata bağımlı hale geldi sorusu iyi şekilde irdelenmelidir.

Türkiye’de tarım sorununun çözüme kavuşması için başta planlamanın yapılması, yöre bazlı ürün üretilmesi, alım garantili ürün üretilmesi ve maliyet düşürücü ekonomik paketlerin yapılması önem arz etmektedir. Bazen dışa bağımlı olmak da işe yaramamaktadır. Rusya Federasyonu ile Ukrayna arasındaki savaşta olduğu gibi, savaş halinde olan ülkelerden ithalat da yapılamaz duruma gelinebilir.

Kaynakça

Aksel, E. (2019). Piyasa Ekonomisine Geçiş Süreci ve Sonrasında Türkiye- Rusya Federasyonu Ekonomik İlişkiler, T.C. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (MAKÜ) Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Burdur.

Bulut, R., (2018), “Enerji bağlamında Türkiye ile Rusya Federasyonun arasındaki ilişkiler”, Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi, Ayrıntı C.5 S.60.

Cinemre, H. A. ve Kılıç, O. (2011). Tarım Ekonomisi. (5. Baskı) On Dokuz Mayıs Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Ders Kitabı No:11.

Minaz, A. (2023). Türkiye- Rusya Federasyonu Arasındaki Tarım Ürünleri Ticareti Kapsamında Bir İnceleme, T.C. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (MAKÜ) Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Burdur.

Öncü, R. (2022). Türkiye’de Tarımın Durumu, Sorunları ve Çözüm Önerileri, T.C. Bursa Uludağ Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Toprak Bilimi ve Bitki besleme Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi

Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), (e.t: 03.09.2023). 2020 Yılı Hububat Raporu- TMO. 

TÜİK 2023, Türkiye İstatistik Kurumu, https://www.tuik.gov.tr

TGDF 2023, Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu, https://www.tgdf.org.tr › tag › 2022

https://www.indyturk.com › node

https://www.tuik.gov.tr (e.t.:22.09.2023)

https://data.worldbank.org (20.09.2023)


img

Dr. Öğr. Üyesi
REMZİ BULUT