TÜRKİYE AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ
Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinde zaman olgusu her geçen gün biraz daha önem kazanmaya başlamıştır. Türkiye’nin Avrupa Birliği serüveninin başlangıç noktasına baktığımızda 1959 yılını görmekteyiz. 31 Temmuz 1959 tarihinde Türkiye Avrupa Ekonomik Topluluğuna ortaklık başvurusunda bulunmuştur.
Avrupa ile ilk adım bu şekilde dönemin Başbakanı Adnan Menderes tarafından atılmış oldu. 27 Mayıs 1960 darbesi Türkiye ve Avrupa arasında ilişkilerin azalmasına ve Avrupa ülkelerin ve Avrupa kurumların Türkiye’ye mesafeli yaklaşmasına sebep oldu. Bu mesafe ancak 12 Eylül 1963 tarihinde Ankara Anlaşmasının imzalanması ile son buldu. 1 Aralık 1964 tarihinde yürürlüğe giren Ankara Anlaşması iki taraf arasında imzalanan en önemli hukuki belge olarak tarih kitaplarında kendine yer bulmuştur. Avrupa adına bu Anlaşmayı imzalayan ilk Avrupa Komisyon Başkanı Walter Hallstein Türkiye’yi o dönemde Avrupa’nın bir parçası olarak ifade ederek Türkiye’nin Avrupa ailesine dahil olduğunu göstermiştir. Türkiye adına Ankara Anlaşmasını imzalayan dönemin Başbakanı İsmet İnönü Avrupa Ekonomik Topluluğunu beşeriyet tarihi boyunca insan zekasının vücuda getirdiği "en cesur eser" olarak tanımlamıştır. Ankara Anlaşmasının 28. Maddesi Türkiye’nin üyeliğini düzenlemektedir. Anlaşmanın nihai hedefi Türkiye’nin Topluluğa tam üyeliği olmaktadır. Fakat şu bir gerçek ki Avrupa Ekonomik Topluluğuna ortaklık başvurusu üzerinden 64 yıl geçmesine ve Ankara Anlaşmasının imzalanmasından sonra 60 yıl geçmiş olmasına rağmen Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği bugünlerde tartışılmıyor ve hatta gündemde de değildir.
Şu aşamada iki soruya cevap bulmaya çalışalım: Birincisi, Türkiye Avrupa Birliği’ne halen üye olmak istiyor mu? 2022 yılında yapılan bir ankete göre Türk halkının % 51’i Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmesi gerektiğini düşünürken, %65.8 Avrupa Birliğinin Türkiye’yi üye olarak almayacağını düşünmektedirler. Bu da bize Türk halkının Avrupa Birliğine girmek istediğini göstermektedir. Ancak aynı zamanda Türk halkının Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi üye olarak kabul etmeyeceğini düşündüğünü göstermektedir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2022 yılında Avrupa Birliğinin stratejik önceliğimiz olmaya devam ettiğini vurgulamıştır. Görünen o ki Türkiye Avrupa Birliği üyeliğini halen istemektedir.
İkinci sorumuz ise Avrupalılara yönelik. Avrupa Birliği ve üyeleri Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini istiyorlar veya destekliyorlar mı? Avrupa Birliği kurumlarının Türkiye raporları incelendiğinde Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine yönelik olumlu bir algı olmadığını gözlemlemekteyiz. Ayrıca Türkiye Avrupa Birliği müzakere sürecini analiz ettiğimizde Haziran 2016 ‘dan beri yeni müzakere fasılların açılmadığını görmekteyiz. Yani Türkiye Avrupa Birliği ilişkileri donmuş durumdadır.
Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinde 1963 yılında üyelik konusu ön plandayken artık günümüzde üyelik konusu çok fazla gündeme gelmemektedir. Bunun aksine 2004 yılında Almanya tarafından telaffuz edilen “İmtiyazlı Ortaklık” kavramı Ankara’da kafaları karıştırdı, zira daha önceki dönemlerde Avrupa Birliği diğer Avrupa Birliğine aday ülkelere böyle bir teklif sunmamıştı. Peki, ne anlama gelmekteydi bu “İmtiyazlı Ortaklık”?
İmtiyazlı Ortaklık, Türkiye için bir Avrupa Birliği üyeliği öngörmezken Türkiye’ye Avrupa Birliği komşuluk politikası çerçevesinde bir Avrupa perspektifi sunmaktadır. Peki bu tam olarak ne anlama gelmektedir? Türkiye ve Avrupa Birliği özellikle Dış ve Güvenlik Politikası alanında, Savunma alanında, terör ile mücadele alanında işbirliği içinde olacak ve iki tarafa uygun ortak amaçlar için çaba gösterecekler.
Bu İmtiyazlı Ortaklık fikri 2004 yılında Almanya tarafından ortaya atıldı, fakat tam anlamıyla içeriğini dolduramadılar. Türkiye bu İmtiyazlı Ortaklık fikrine sıcak bakmadı zira Türk tarafında Avrupa Birliği üyeliği dışında bir alternatif kabul edilmemektedir. Avrupa Birliği ise yıllar içinde Türkiye’ye bakış açısını değiştirmiştir. Soğuk Savaş döneminde Türkiye’yi daha önemli bir stratejik ortak olarak gören Avrupa Birliği 1990 sonrası Türkiye’ye yönelik bakış açısını değiştirmiştir. Avrupa Birliği’nin genişleme politikası gündeminde Türkiye artık ön planda olmazken eski sosyalist ülkeler şimdiki Merkez ve Doğu Avrupa ülkeler Avrupa Birliği genişleme politikasında önemli yer almışlardır. Nitekim Avrupa Birliği 2004 ve 2007 yılında başta Merkez ve Doğu Avrupa ülkelerini üye olarak kabul ederek üye sayısını 27’ye çıkartmıştır. 2013 yılında da Hırvatistan’ın Avrupa Birliği’ne üye olarak üye sayısı 28’e çıkmıştır. Son olarak 2020 yılında İngiltere’nin Brexit ile Avrupa Birliği’nden çıkmasıyla Avrupa Birliği 27 üyesiyle yola devam etmektedir.
Günümüzde Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerini analiz ettiğimizde şöyle bir resim karşımıza çıkmaktadır: 3 Ekim 2005 tarihinde başlayan müzakere süreci kapsamında 16 tane fasıl müzakere gerçekleştirilmiş ve geçici olarak bir fasıl sona erdirilmiştir. Son fasıl 2016 yılında müzakereye açılmışken 7 yıldır Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki müzakere süreci fiili olarak durmuştur. 30 Haziran 2016 tarihinde Hollanda Dönem Başkanlığı’nda 33 numaralı fasıl olan Mali ve Bütçesel Hükümler faslı açılmıştır. Son yedi yılın Avrupa Birliği Dönem Başkanlıklarında müzakere fasılları artık konuşulmuyor ve açılmıyor. Tabii ki müzakere fasılları açılmadığı için Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği gündem dışı kalmıştır.
Bugünlerde Avrupa Birliği gündemine baktığımızda 23-24 Haziran 2022 tarihinde Fransız Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından ifade edilen Avrupa Siyası Topluluğu projesini görmekteyiz. Bu projenin amacına baktığımızda siyasi diyalog ve işbirliğini teşvik etmek, bu çerçevede projeye dahil olan ülkelerin güvenliğini, refahını, istikrarını pekiştirmek ve ülkelerin ortak çıkar konularında işbirliğine girmek. Avrupa Siyasi Topluluğu katılımcılarına baktığımızda Avrupa Birliği üyelerinin yanı sıra Arnavutluk, Ermenistan, Azerbaycan, Bosna Hersek, Gürcistan, İzlanda, Kosova, Lihtenştayn, Moldova, Karadağ, Kuzey Makedonya, Norveç, Sırbistan, İsviçre, Ukrayna, İngiltere ve Türkiye’yi görmekteyiz. 1989 yılında dönemin Fransız Cumhurbaşkanı Francois Mitterand, Macron’un fikrine yakın bir düşünce ortaya atmıştır fakat bu fikir benimsenmemiştir. Şimdi yeniden bir Fransız Cumhurbaşkanı Avrupa Birliği içinde yeni bir yapılanma önermektedir. Söylenen o ki bu Avrupa Siyasi Topluluğu fikri Avrupa Birliği üyeliğine alternatif olarak görülmemektedir. Bu proje ile amaçlanan henüz Avrupa Birliği üyeliği statüsü kazanmayan devletleri daha fazla Avrupa Birliğine yakınlaştırmak. Özellikle Rusya’nın Ukrayna saldırısı sonrası Avrupa Birliği Ukrayna’yı Avrupa Birliği’ne daha da yakınlaştırma isteği doğrultusunda bu Avrupa Siyası Topluluğu projesini anlamak mümkün olmaktadır. Peki Türkiye’nin Avrupa Siyasi Topluluğu projesinde yer alması ne anlama gelmektedir?
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne adaylık ve müzakere süreci devam etmektedir. Ne kadar müzakere süreci durmuş olsa da bu müzakere sürecinin devam etme ihtimali haliyle hala söz konusu. Türkiye’nin Avrupa Siyasi Topluluğu grubunda yer alması Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne yakın gruba dahil olduğunun bir göstergesidir. Ayrıca Avrupa Siyasi Topluluğu’nu bir tartışma platformu olarak da okuyabiliriz. Özellikle Rusya’nın Ukrayna saldırısından sonra Avrupa Birliği’nin özellikle dış ve güvenlik politikasında birlik ve beraberlik politikasına ihtiyaç duyduğu anlaşılmaktadır. Avrupa Siyasi Topluluğu kurarak Avrupa Birliği hinterlandını daha geniş tutmaya çalışıyor. Avrupa Birliği üyeleri dışındaki Avrupa Siyasi Topluluğu üyelerinin şu an Avrupa Birliği üyeliği söz konusu olmasa da bu projeyi bir nevi Avrupa Birliği’nin bir bekleme odası olarak görmek de mümkündür. Bekleme odasının amacı bir taraftan ülkeleri Avrupa Birliğine hazırlamak, diğer taraftan Avrupa Birliği politikalarını ve değerlerini daha yaygın bir şekilde geliştirmek. Avrupa Siyasi Topluluğu projesini Türkiye açısından olumlu bir yaklaşım olarak görmek mümkündür.
Sonuç olarak Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri uzun bir zamandır devam etmektedir. Ne zaman ve hangi şekilde sonuçlanacağını şimdiden kestirmek güçtür. Fakat bu çerçevede önemli olan Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden kopmaması ve Avrupa ailesi içinde görülmesidir.