1923’TEN 100. YILA KADAR TÜRKİYE’DE PARA POLİTİKASI NEREYE

Bir ülkenin ekonomisinin nerden nereye geldiğini, benimsenen ekonomik sisteme, uygulanan politikalara, sosyal, siyasal, hukuksal yapıya ve jeopolitik konumuna göre söylemek mümkündür. Hangisi daha önemli tartışması biraz yüzeysel kalır. Burada belirtmek gerekir ki, ekonomi hukukla ilgilenmez, hukuku düzenlemez ama oradaki bozukluktan ciddi boyutlu hasta olacak şekilde etkilenebilir.

Çünkü ekonomi bir sosyal bilimdir. Bilimsel temelinin yanı sıra subjektif, yönetimsel, insana dair faktörler üstünde denge veya dengesizlik yaratabilir. Temel ekonomik analizi; iktisat para ve maliye politikaları çerçevesinde yapmak gerekir. İktisat politikası dış, iç ekonomik istikrarı, ekonomik büyüme ve kalkınmayı, özel ve kamu sektörü dengesini, reel piyasalar, para ve finans piyasaları üstünden para ve maliye politikası aracılığıyla sağlandığını gösteren baştır. Aslında, tanımı netleştirmek için bu politikaları bir çöp adamın başını iktisat kollarını da para ve maliye politikası olarak gösterebiliriz. Hatta biraz daha abartarak politikaları ve kolları kadın-erkek şeklinde niteleyerek, hem kadın-erkek eşitliğini hem de para ve maliye politikasının neden birlikte uyumlu çalışması gerektiğini çöp adamın kolları metaforu üzerinden anlatabiliriz. İktisat teorisi ve uygulamasında, kollardan biri olan para politikası; parasal ve finansal her türlü iktisadi faaliyeti, Merkez Bankasının piyasadaki para miktarını, arzını, talebini, para politikası araçlarından olan faiz oranları, açık piyasa işlemleri, zorunlu karşılıklar, reeskont oranı gibi birincil ve diğer ikincil araçlar ile yönetmesi demektir. Para politikasının temel amacı ve uzmanlığı fiyat istikrarıdır. Ancak ekonomik büyüme, tam istihdam, adaletli gelir dağılımı ve dış ödemeler dengesi diğer amaçları arasındadır.

Maliye politikası, reel piyasaların kamu, özel ayrımını gözeterek, hükümet harcamaları, borçları, gelirleri, vergiler araçlarıyla dengeyi ve toplumdaki gelir adaletini sağlanması açısından önemli politikadır. Bu politikanın eksikliği, etkisizliği ve yanlış uygulanması sadece dengesizliği değil bozulan dağılım yüzünden çatışmaları ve illegal piyasaları oluşturabilir.

Bu açıklamalar bağlamında önceliği para politikasına vermek birçok açıdan önem taşımaktadır. Çünkü para politikasının başarı ve başarısızlığı ekonomideki para miktarını, onunla ilgili tüm değişkenleri, özellikle fiyat istikrarı amacının, hedefi olan enflasyon oranını direk etkilediği için her alanda geniş dalga yaratma etkisine sahiptir.

Türkiye’de para politikası açısından 100 yıllık analiz yaparken, cumhuriyetin kuruluşundan 100. yılı olan günümüze kadar uygulama ve sonuçlarıyla birbirinden farklı dönemlerden oluştuğunu söylemek gerekir. Farklılıkların nedenleri, ülkenin iç ve dış koşulları, ekonomik ve siyasi gelişmeleri, küresel eğilimleri ve teorik yaklaşımları olarak sıralanabilir. 

Türkiye’de para politikasının tarihsel gelişimini, genel olarak devlet, serbest ve kriz, savaş dönemlerindeki olarak gruplamaya dikkat etmek gerekir. Literatürde hem para politikaları hem de Merkez Bankası bağımsızlığını aşağıdaki gibi detaylandırmak mümkündür.

1923-1929 Dönemi: Cumhuriyetin İlk Yıllarında Para ve Kur Politikaları

1930-1938 Dönemi: Büyük Buhran Sonrası Para Politikası

1939-1945 Dönemi: İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Para ve Kur Politikaları

1946-1950 Dönemi: Liberal Döneme Geçiş Aşamasında Para ve Kur Politikaları

1950-1960 Dönemi: Liberal Dönemde Para ve Kur Politikaları

1960-1980 Dönemi: Planlı Kalkınma Döneminde Para, Faiz ve Kur Politikaları

1980-1990 Dönemi: Ekonomik ve Finansal Liberalizasyon Döneminde Para, Faiz ve Kur Politikaları

1990-2001 Dönemi: Finansal Liberalizasyon Döneminde Gelişmekte Olan Ülke Krizleri

2002-2008 Dönemi: Kriz Sonrası Bankacılık, Kur ve Para Politikalarında Yeniden Yapılanma Çabaları

2009-2018 Dönemi: Küresel Finansal Kriz Sonrasında Yeni Riskler ve TCMB’nin Yeni Para Politikaları

2019-Günümüz Dönemi: Enflasyonla Mücadelede Zorluklar ve TCMB’nin Güvenilirliği

2020-2023 Dönemi 

olarak gruplandırırken, 100 yılı Erken Cumhuriyet dönemi 1923-1938 (Atatürk dönemi), 1938-1950 İnönü dönemi, asıl 1950-1960 liberal sistem Serbest piyasa ekonomisi ile başarılı ekonomi yönetimi kapitalist sistem nedeniyle günümüze taşınacak sorunların başlangıcı olmuştur. Tuğlalar birike birike 100. yılda yanlış ekonomi adımların nasıl derin sorunlar yarattığının sonucu olduğu görülmektedir. Geçmişten günümüze gelirken özellikle dünyadan, doğruluğu yanlışlığını tartışılsa bile, Ortodoks politikaların kurallarının genel dünya çerçevesinde geçerli koşullarında özellikle para politikaları konusunda farklı bir yola gidilmesinin, son 10 yılda ekonomi üzerinde ciddi darboğazlara yol açtığını gözden kaçırmamak gerekir. Bu nedenle geçmişteki politikaları tekrar konuşmak yerine yakın tarihi detaylandırmak Türkiye Cumhuriyetimizin gelecek 100 yıl için başlangıç olacaktır. Bunun için neoliberal politikaların 1980’li yıllardan itibaren geniş şekilde alanını genişletmesi, kendi içinde tutarsızlıklar zinciri oluşturması, avantajının yanı sıra yıkıcı etkileri olan teknolojik ilerlemenin, gelecek yüzyılda dengeli, adaletli, yoksullaştırmayan büyüme, kapitalist olmayan sürdürülebilir kalkınmanın, sorunsuz dünya ve ülke ekonomisinin sağlam başlangıcını nasıl oluşturulması gerektiğinin işaretlerini verdiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Bu yüzyılda yaşanan ekonomi süreci göstermiştir ki, tek başına para politikalarının başarısı ve başarısızlığı ile ilgili konuşmak dar çerçeveli bakış olur. Çünkü politikaların başarısı, çevre ülke merkez ülke ilişkisi, üst yapının unsurlarının etkinliği ve etkinsizliğine, dünya ekonomisinin gelişmelerine, otoriter veya otoriter olmayan rejimlerin gücüyle de ilişkilidir. Para -maliye politikalarının uyumu bağımsızlıkları, eşitlikçi bakış açıları aynı zamanda ülkede iktidar olan siyasete ve yöneticinin tutumuna da bağlıdır. Bu nedenle aşağıdaki grafik Türkiye’deki hem dönemleri hem de siyasetin görüntüsünü ve devletçi, liberal, neoliberal politikaların nasıl etkin veya etkinsiz olduğuna dair bir okuma başlangıcıdır.

Para politikaların bu yüzyıllık tarihinden politika dalgaları oluştuğunu görmek mümkündür.

1923-1929 Dönemi genç Cumhuriyet, dönemi parasal ve finansal yapı kurumları tam olarak yok. Savaş sonrası ekonomik tedavi dönemi olmasına rağmen sonraki dönemler bağlamında beklenen ağır kayıplar yerine genç çocuk yorulmazlığı ve dayanıklılığıyla dip görülmeden aşmayı başardığını söylemek iddialı değildir. Çok zor, borçlu, savaş ve büyük dünya buhranının yaşandığı dönemi dibi görmeden geçirmek aslında günümüzle kıyasladığımızda net bir sürdürebilirlik fotoğrafını önümüze getirmektedir.

1930-1938 Dönemi: Büyük Buhran Sonrası Türkiye’nin para politikası, 1929 yılında başlayan ve tüm dünyayı etkileyen Büyük Burhan’ın etkisi altındaydı. Bu dönemde TCMB kuruldu. TCMB, para politikasının tek yetkilisi oldu. TCMB, para arzını, faiz oranlarını ve döviz kurlarını belirleyerek ekonominin iyileşmesinde etkili olmaya başladı. Para politikasının başlıca sonuçları şunlardı:

Borçların ödenmesi için sıkı maliye politikasına devam edildi. Bütçe fazlaları verildi. Vergiler artırıldı. Harcamalar kısıldı.

Para arzı ve kredi hacmi genişletildi. Faiz oranları düşürüldü. Enflasyon yükseldi.

Altın standardından çıkıldı. Döviz kurları serbest bırakıldı. Dış denge bozuldu.

Ekonomik büyüme hızlandı. Tarım sektörü canlandı. Sanayi sektörü gelişti. Kısaca iki kol uyumlu çalışmaya başladı.

1950-1960 liberal politikalara, serbest piyasa kültürünün Türkiye’ye taşındığı dönemdir. Gelişme gibi görülse dahi güçlü sermayeye sahip ülkelerin olduğu dünyada, yapısal problemlerini çözememiş gelişmekte olan ülkelerin, bu çark içinde zenginleşip, büyüdüğü görüntüsüne rağmen aslında istikrarsızlıklarına, kaynaklarının tüketilmesine, bağımlı hale gelmesine temel olan ekonomik bir sömürünün kurbanı olduğunu söylemek gerekir.

Günümüzde göstermiştir ki, gıdasında, üretiminin ara malında, dışa bağımlılık mikro anlamdaki zamanlar arası tüketim paradoksunu makro anlamda ülkenin tüm ekonomi politikalarına yansımaktadır. Tasarruf, borçluluk ve maliyetin dağıtılması sorunu olarak, ülke iklimi haline gelmektedir. Kısaca hızlı bir dönemsel atlama yaparak 2009-2023 dönemi para politikası detaylarıyla örneklemek sağlıklı olacaktır.

Emperyalist sistemin bir parçası olurken onun Ortodoks politikalarını sürdüren bir merkez bankacılığı ve para politikası rüzgarında, dünyanın tersine eğilim gösterip ve üstüne yaratıcı yıkım yaşatan pandeminin sorunlarıyla kalınca paranın fiyatı olan faizi, dünya yukarı taşırken gelişmekte ve yapısallarını tamamlamamış bir ülke olarak faizi aşağı indirmek sisteme silahsız baş kaldırmak gibidir.

Bu nedenle 100 yılın son dönem para politikası ve Merkez Bankası bağımsızlığı, enflasyonun, kesinlik-çelişkisizlik sorununun, kurumsal ve yasal bağımsızlığın inanılırlık ve güvenilirliğin dip yapmasına neden olmuştur.

Tekrar kabul edilebilir politikaya dönülmesi adımlarına rağmen salt tüketimin kısılması değil tasarrufun sağlanmasını, maliyetin adaletli yüklendirilmesini ve kalkınmanın yapısallarının tamamlanmasını öncelendirmek çok önem taşımaktadır. Ülke kodlarındaki etkiler nedeniyle, politika araçlarının, Merkez Bankası başkanının yasal bağımsızlığının kesin olarak sağlanmasının gerekliliği, inanılırlık ve güvenilirlik açısından ön plandadır. Para politikası, toplumun baskı grupları olan işçi, memur, orta ve küçük ölçekli işletmeler, sivil toplum örgütleri, sendikalar vd. gibi ekonomi oyuncularının etkisinde kolaylıkla kalabilir. Maliyet tamamen buraya yönlendirildiğinde politika başarısızlığı ve sosyal çatışma kaçınılmaz olur.

Yeni dünyanın araçlarının, sömüreceği unsur mu yoksa yöneteceği unsur mu olmak istendiğine göre artık yapısal, sosyal sağlığı oluşturacak yola girmek gelecek için atılacak başlangıç adımıdır.

Bu savaş ekonomisi döneminde “YURTTA SULH CİHANDA SULH” eylem ve söylem olması gerekir.


img

Prof. Dr.
ZAHİDE AYYILDIZ ONARAN