TÜRK DÜNYASI KÜLTÜREL MİRASI

Kültürel miras, bir topluluğa ait olma duygusunu, paylaşılan bağlarımızla birlikte tarihimizi, kimliğimizi, geçmişle, bugünle ve gelecekle olan bağlantılarımızı temsil etmektedir. Kültürel ve kolektif bellek kimliği, kimlik ise milletlerin temelini oluşturmaktadır.

Buna istinaden değerleri korumak, geliştirmek ve sürekliliğini sağlamak önemlidir. Kültürlerin gelişiminde, iç dinamiklerle birlikte, göçler, savaşlar, mübadelelerin belirleyici etkileri vardır. Tüm bu nitelikleri ve dinamik yapısı, milletleri büyük devlet ve imparatorluklara taşıyan temel ögelerden birini oluşturmaktadır. Kültür, kimlik, millet ve devlet inşası kapsamında kültürel mirasın oluşumunda türlü fedakarlıkların ve iş birliklerinin üzerine yükselen süreçlerin olması yanı sıra bir topluluğun siyasi ve hukuki yapılarını da içermektedir. Türkler tarih boyunca ipek yolu, baharat yolu gibi önemli ticaret yolları üzerinde yaşamışlardır. Bu süreç Türklerin farklı kültürleri tanımalarını, kendilerini tanıtmaları ve kültürel etkileşimin yüksek olduğu gelişimin ve değişimin görüldüğü bir ortamı oluşturmuştur. Türklerin jeo-kültür açısından büyük medeniyetlerin bulunduğu stratejik coğrafyalarda yer alması, Doğu’dan Batı’ya geniş bir coğrafyaya yayılması ile kültürel bir çekim merkezi haline gelmesine yol açmıştır. Bu kültüre çekim merkezinin farklı kültürleri bir arada yaşatabilmesi ise köklü devlet geleneğine sahip olma tecrübesinden gelmektedir. Kültürel etkileşim, tarım toplumlarında azınlıklar ve seyyahlar aracılığıyla, ayrıca sürgün, göç, savaş ve ticaret gibi temaslarla gerçekleşmiş ve merkezden çevreye yayılmıştır. Günümüzde ise, kitle iletişim araçlarının devreye girmesiyle bu etkileşim çok daha hızlı ve toplumun tüm kesimlerini kapsayacak şekilde gerçekleşmektedir. Günümüz dünyasında oluşan ekonomik, siyasi, askeri ve devlet yapısı gibi kavramların temelinde kültürel miras yerini almaktadır. Öyle ki uluslararası sistemdeki diplomasi hareketliklerinde bile bugün kültürel mirasın etkisini görmekteyiz. Bununla birlikte, Türk devletlerinin jeopolitik konumları uluslararası sistemde daha önemli bir hale gelmiştir. Doğu Balkanlardan itibaren, Akdeniz havzası, Karadeniz havzası, Anadolu coğrafyası, Hazar havzası ve Türkistan bölgelerini kapsayan geniş bir coğrafyaya yayılmaktadır. Öyle ki günümüz enerji arz-talebinde Ukrayna-Rusya Savaşı’ndan doğan enerji ikamesi sorununu Türk dünyasının enerji kaynakları il sağlanması bunun yanı sıra genç nüfusu ve gelişen ekonomileri ile öne çıkmaları önem taşımaktadır. Enerji ve nüfus bakımından bu zenginliği büyük güçlerinde ilgisini çekmektedir. Nitekim Rusya’ya enerji bağımlısı olan AB devletleri yönlerini Türk Devletlerine çevirmişlerdir. Bunların yanı sıra istikrarsız siyasi ortam bölgede kırılganlıklar sağlasa da uzun vadede bu durumların aşılması beklenmektedir.

Türk Dünyası Kültürel Mirasını korumada yine Türk Dünyası İş birlikleri öne çıkmaktadır. Orta Asya’dan Avrasya, Balkanlardan, Akdeniz’e uzanan Türk mirasını korumak Türkler için çok önemlidir. Çünkü bu alanlarda siyasi, askeri, dış politika üretme ve diplomatik olarak söz sahibi olabilmektedir. Yine Türk dünyası çevresinde ve içerisinde bulunan sorunlarda asıl söz sahibi olarak masaya oturması önem taşımaktadır. Azerbaycan-Türkiye ilişkilerinde askeri yardımlar ile Karabağ Zaferi’nin kazanılması önemli bir örnek teşkil etmektedir. Türk varlığının bölgede etkin olması kendi toprakları üzerinde söz sahibi olup karar verebilmesi açısından Türk Kültür Mirasını korumak ve milli benliği kazandırmak önemlidir. Türk dış politikası gerek ekonomik ve askeri gerekse kültürel bağları koruma anlamında önemli adımlar atmaktadır. Türk Dünyası’nın geleceği ve korunması, krizlerle birlikte değişen uluslararası sisteminde birlik ve beraberliği için önem arz etmektedir. Ekonomik entegrasyon, kültürel alışveriş ve ortak politik tutumlar, Türk halklarının karşılaştığı ortak sorunlara karşı bir arada hareket etme kapasitesini arttırmak ve uluslararası sistemdeki krizlere karşı dirençli olmak için Türk Kültür Mirasının korunması ve geliştirmesi yolunda ilerlemesi vurgulanması gereken bir noktadır. Türk Dünyasında entegrasyon için alfabe ve dil meselesi önemini korumaktadır. Çünkü kültürel sürekliliğin devamında ve kültürel mirası korumanın başında dil yer almaktadır. Yazılı kültürün önemini gösteren en büyük örnek Orhun Abideleridir, geçmişten günümüze Türk Kültür Mirasını ve geleneklerini bizlere taşımıştır. Türk dünyasının dili, sanatı, tarihi, kültürü, ortak değerleri, geleneği, edebi eserleri, yazar ve şairleri ile Türk dünyasının birliğini ve kültürel zenginliğini korumak ve geliştirmek açısından kültürel miras önem arz etmektedir. Örneklerle kısaca açıklamak gerekirse, Suriye’deki Süleyman Şah Türbesi 20 Ekim 1921 tarihinde Türkiye ile Fransa arasında imzalanan Ankara Antlaşması’nın 9. Maddesi uyarınca, söz konusu bölge Türk toprağı sayılmış ve Türkiye’ye türbede muhafız bulundurma ve bayrak çekme hakkı tanınmıştır. Bu hak, Lozan Barış Antlaşmasında da teyit edilmiştir. Türbe ve müştemilatı bundan önce iki defa (1939, 1975) taşınmış; ayrıca Suriye rejimi tarafından taşınma hususu iki defa daha (1995, 2001) gündeme getirilmiştir. Gerek 1975’teki nakil, gerekse 1995 ve 2001’deki taşıma talebi, Türkiye-Suriye ilişkilerinde krizlere yol açmıştır. Burada kültürel mirasın siyasi ve askeri etkisini açıkça görmek mümkündür. 

Yakın zamanda gerçekleşen Azerbaycan- Ermenistan Dağlık Karabağ Savaşı’nda kültürel mirasın siyasi ve jeopolitik etkisi görülmektedir. Şuşa Kenti Karabağ’ın işgali sırasında Ermeniler tarafından Türklerin kültürel mirası olan, Türk mimarî anıt eserler yıkmış, zarar vermiş ya da kaderine terk edilmiştir. Karabağ’ın 2020 yılında işgalden kurtarılması ile bölgedeki kültürel miras yenileme çalışmalarına başlanmıştır.Bölgede bulunan kültürel miraslar, Türklerin bölgedeki hakimiyeti ve yerleşik varlığının göstergesi için önem arz etmektedir. Türkiye açısından kültürel mirasın siyasi ve uluslararası ilişkileri açısından incelemek gerekirse, Ayasofya Camii’nin Müze’den Camii’ye dönüştürülmesi Yunanistan siyasetinde ve kamuoyunda büyük bir tepkiye neden olmuştur. Yine Türkiye-Yunanistan ikili görüşmelerinde bu durum sürekli gündeme getirilerek kriz ortamı sürdürülmüştür. Son dönemde Kariye Camii’nin de aynı statüye getirilmesi Yunanistan Cumhurbaşkanı ve basını tarafından gündemde yerini almıştır. 

Sonuç olarak kültürel miras ülkelerin siyasi, jeopolitik ve dış politika ilişkilerinde önemli rol oynamaktadır. Türk kültürel mirası, Türklerin göçebe yaşam şartları ile göçtükleri bölgelere yayılmış ve kültürel çeşitliliğin oluşmasına büyük katkılar sağlamıştır. Yine Türklerin anavatanı olan Türkistan bölgesinin ticaretin geçiş güzergahı olması Doğu ve Batı eksenini bağlayan bir koridor görevi görmesi ile kültür çeşitliliğini ve kültürel mirasın önemi bir kez daha vurgulamıştır. Günümüz dünyasında kültürel miraslar sadece bir dış politika aracı olarak değil ülkelerin o bölgedeki etkilerini ve izlerini genişletmesinde de büyük önem arz etmiştir. 


img

Doç. Dr.
ARZU AL