KÜRESEL GÜNEY: TERMİNOLOJİK BİR BAŞKALDIRI
Uzun yıllar boyunca emperyal düzene ve açık bir şekilde sömürü sistemine dair yeni bir kutup, yeni bir imkân, yeni bir fırsat. Şüphesiz, uzun yıllar boyunca İngiltere’nin önderliğinde olan Kıta Avrupası’ndaki devletlerin önce Afrika, Güneydoğu Asya, ardından ABD ile beraber Latin Amerika üzerinde yarattıkları baskı, iktisadi anlamda sterlinin ve daha sonrasında doların egemen olduğu bir dünya düzeni yarattı.
![](kontrol/yazi/images/detay_resim_1731758461.webp)
Bu dünya düzeni, uzun yıllar boyunca petro dolar üzerinden hem enerji alanında hem de devletler açısından tüm ithalat ve ihracat rejimlerinin dolar tipinde, zaman zaman da euro tipinde konvertibl paralarla dönmesine sebebiyet veren ve her daim finans sistemini kuranların kazandığı yepyeni bir masa kurgulandı. Fakat an itibarıyla başını ekonomik anlamda çok güçlü bir üretim üssü haline gelen Çin’in çektiği, yepyeni bir ikinci kutup yaratma telaşı, devletler arasında önemli bir heves, önemli bir alternatif olarak öne çıkıyor. Bu öne çıkışta da Çin ve Rusya ekseni, beraberinde çoğunluğunu Güney Yarım kürede oluşturan, özellikle Brezilya, Arjantin, Endonezya, Nijerya, Hindistan gibi nüfusu büyük ve zaman içerisinde sadece pazar değil aynı zamanda birer üretim üssü olma potansiyeline sahip devletlerin iktisadi anlamda var olan kuzey sistemini dengelemeye ilişkin bir çaba içerisine girdiğini görüyoruz.
Şüphesiz bu çaba, Türkiye gibi gelişmekte olan ve gelişmiş ülke seviyesine her an çıkabilme potansiyeline sahip devletler açısından önemli bir liman, önemli bir durak haline gelmiş vaziyette. Özellikle kişi başına düşen geliri on bin doların üzerinde olan devletler açısından tek kutuplu dünya düzeninden, hiyerarşik bir tavırdan sıyrılıp yönetişim anlayışında yatay eksende, devletlerin gerçek anlamda egemen eşitliğine dayalı bir sistem oluşturma bağlamında güçlü bir alternatif oluşturması, devletlerin de yumurtalarını farklı sepetlere koyma ihtimalinin ortaya çıkması itibarıyla adım adım çok kutuplu bir dünya düzeninin tartışıldığı bir platformun adıdır aslında Küresel Güney.
Her birimiz açısından özellikle Şangay İşbirliği Teşkilatı gibi yapılanmaların savunma alanındaki kurgusu, bunun yanında BRICS gibi yapılanmaların ise uzun vadede serbest ticaret bölgeleri oluşturulabileceği, ortak pazarlar oluşturulabileceği, uzun vadede ise şüphesiz bir ortak para üzerinden yepyeni bir iktisadi iklim yaratabileceği gerçeğini görüyoruz. Uzun yıllardan beri hegemonyanın bu denli sarsıldığı bir dönem olmadı dersek yanlış olmayacaktır. ABD ve İngiltere ittifakı, Kıta Avrupası’nda Avrupa bir şemasını da yanına alarak Küresel Güney’in yükselmesini engelleyebilecek hak ve hürriyet temelli ya da iktisadi anlamda kotalar koyarak, uzun yıllar boyunca GATT-Uruguay Round üzerinden şekillenen ve 1995’ten beri dünyada serbest piyasanın ve serbest pazarın egemen olması gereken ilişki söylemine ket vurmaya gayret ediyorlar. Yani aradan geçen otuz yıl sonrasında kendi kurdukları sisteme ihanet eden bir Batı, diğer bir deyişle Kuzey dünyasının bir beka mücadelesi içerisine girdiğini görüyoruz. Özellikle bölgesel savaşlar, küresel anlamda büyük çatışmalar ve dünya düzenini yeniden şekillendirmeye gayret eden çok uluslu şirketlerin Küresel Güney’le hesap görme çabası içerisinde olduğunu fark ediyoruz.
Bu manada hem Türkiye olarak hem de ağırlıklı olarak iktisadi anlamda zayıf bırakılan devletler olarak, bu yapıyı, bu yapılanmayı bir fırsat olarak görmemiz ve adım adım Küresel Güney’in doğurmuş olduğu o açık kapılar içerisinde pozisyon almamızın bir zorunluluk olduğu kanaatindeyim. Bu şekliyle Türkiye açısından, Balkan ülkeleri açısından ve bir miktar Kafkas devletleri açısından Küresel Güney ile Küresel Kuzey ya da Batılı devletler arasında bir alternatif oluşturmaktan, bir seçim yapmaktan ziyade fayda ve fırsat olarak değerlendirip, değer yargılarından bağımsız şekilde ülkeler açısından en önemli kurgunun kendi çıkarı olduğu gerçeğini çok daha bağımsız, çok daha egemen bir şekilde vurgulamanın adresidir diye düşünüyorum Küresel Güney’in.