Kamu Yönetiminde Yapay Zekâ Uygulaması

21. Yüzyıl, başladığı günden itibaren insanın teknoloji ile imtihanına konu oluyor. Her geçen gün gelişen, karmaşıklaşan ve ileri uzmanlık gerektiren yazılım ve donanımlar bir taraftan insanın yükünü alıyor gibi görünse de esasen yeni sorumluluk ve sorunları beraberinde getiriyor. Dolayısıyla olayın hem artıları hem de eksileri üzerinde düşünmek gerektiği çok aşikâr.

Pandemi ile başlayan son dönemde bilgi teknolojilerinin kullanımı problemi yeni değişkenleri ve adımları gündemin ön sıralarına taşıdı. Yapay Zekâ (AI - Artificial Intelligence) olarak isimlendirilen bu adımlar oldukça dikkat çekmekte, kişiler ve kurumlar ise bu teknolojiye başlangıçta mesafeli yaklaşmış olsalar bile ilerleyen dönemlerde yararlanmanın yollarını aramaktadırlar.

Alana dair yapılan çalışmalar ile insanın ve kurumsal süreçlerin yükünü alan uygulamalar, Yapay Zekâyı (YK) genel kabul görür bir alan olmaya namzet duruma gelmiştir. O neden bugünlerde konuyla ilgili tartışmalar ve özellikle negatif etkilerinin sınırlandırılmasına dönük çalışmalar daha fazla dikkat çekmek durumundadır. Bu sayede olası yanlış uygulamalar ve aksaklıklara karşı somut ve güçlü adımların atılmasının önünü de açılabilecektir. Zira konu sadece teknoloji kullanımı ya da teknoloji karşıtı olmakla açıklanamayacak kadar karmaşıktır. Tesis aşamasında YZ alanının farklı ve tüm boyutlarına dair yapılacak tartışmalar bundan sonraki dönemde süreç yönetimi anlamında olumlu etki bırakacaktır.

Kamu yönetimi gibi son derece hassas olan ve zorlayıcı kararlar alıp uygulayabilme imkânı taşıyan bir alan YZ kullanımı bakımından daha nitelikli tartışmalara ihtiyaç duymaktadır. Yönetim kısaca ‘belli bir amaca ulaşmak için yapılacak tüm faaliyetleri’ kapsar. Kamu yönetimi ise olayın devlet bakımından amaca yönelik etkinlikler ve çabalar olarak nitelendirilebilir. Kamu yönetimi yaklaşık bir buçuk asırlık profesyonel döneminde pek çok değişim ve dönüşüm hamlelerine muhatap olmuş olsa da bu kez değişimin içerik ve boyutları öncekilerle karşılaştırılamayacak boyutlardadır.

Olayın ülkemiz açısından hangi anlama geldiği sorusu esasen büyük ölçüde Türkiye’nin kamu yönetimine hangi gözle baktığına bağlıdır. Kıta Avrupası hukuk sistemi yaklaşımını benimsemiş, kamusal gücü kullananlara ilave yetki ve sorumluluklar yüklemiş olan bu sistem yetkilerini yazılım veya donanımla bile olsa paylaşmak durumunda kalacaklardır ki, bu başlı başına bir sorun alanı olarak görülebilir. Aynı konu Anglo-Saxon sistemlerinde de farklı değerlendirilmiyor. Onlar da kamusal yetki kullanımı sorununa çoğu kez normatif yaklaşmaktan geri durmuyorlar. Birkaç yıl önce Londra’da sürücüsüz bir aracın kaza yapmasıyla İngiltere kamuoyu konunun hukuki, ahlaki, teknik ve teknolojik boyutlarını tartışmaya açmıştı. İlaveten ABD’de ölümlü kazan yapan sürücüsüz araçlarla ilgili tartışmalar halen devam etmektedir.

Kamu yönetimi bakımından hesap verme boyutu göz ardı edilmemelidir. Demokratik bir toplumda kamu yönetiminin hesap verebilirliğini artırma konusu kamusal aktörlerin ajandaların en başında yer almaktadır. Toplum bu konuda çok duyarlı hale gelmiş, alana dair tartışmalar ve genel kanaat topluma belli dayatmaları yapabilecek kapasiteye ulaşmıştır. YZ verilen kararlardan dolayı tek başına sorumlu tutulabilecek bir alan değildir. Karşımızda gerçek ya da tüzel bir kişilik bulunmadığı için son dönemlerin güncel mevzusu olan hesap verme konusu muhatapsız kalma riskiyle baş başadır.

YZ yeni bir alan olması nedeniyle birtakım soruların cevaplanmasından sonra belki mazur görülebilir. Bunlardan ilki, konunun güven boyutuyla alakalıdır. Kamusal fonksiyonlar acaba bir makineye, yazılıma emanet edilebilir mi? Demokratik bir toplumda seçmen iradesine bağlı karar vermesi beklenen bir mekanizma bilgisayar yazılımına bırakılabilir mi? Karar verme alternatifler arasından seçim yapmaktır. Alternatifler her zaman rasyonel olamayabilir, rakamlarla ya da algoritmalarla tespit edilmesi güçlük taşıyabilir. YZ’nin insan zekası ile karşılaştırılmasının ne kadar doğru olacağını zaman gösterecek. Ancak bugün için toplumun büyük bir kesiminde kamusal sorumlulukların YZ’ye bırakılması noktasında kuşkularının ya da önyargıların bulunduğu ifade edilmelidir. YZ pekâlâ tüm değişkenleri bir arada değerlendirme, her birine katsayı vermek suretiyle daha doğru karar verebilme ve duygu ve düşüncelerden arınma imkânı sunabilecekse de son kertede konunun tartışmalı olduğu belirtilmelidir. Zira güven insan psikolojisiyle alakalıdır ve psikolojinin hangi faktörlerden etkileneceğinin matematiksel kesinlikte tespiti o kadar kolay değildir.

Öte yandan, aynı başlıkla alakalı etik sorunların çıkması da kaçınılamaz olarak gündeme gelecektir. Manipüle edilebilen programlar ve yazılımlar acaba toplumda yanlış algı ve gerçeklik düşüncesi oluşmasına yol açabilir mi? Sonuçta YZ bir yazılımdır ve otonom karar verdiği düşünülse bile sistemi kurgulayanların gizli değerlendirme, ajanda ve hesaplarının kurbanı olabilecektir. Böyle olmasa bile toplum gerçekliğin ne olduğunu nasıl bilecektir? Söz konusu, kamusal yetki ve sorumluluk olduğu ve kamu yönetimi de devlet yetkilerini kullandığı için demokratik ve etik boyut dikkatlerden kaçırılmamalıdır. YZ toplumu yönlendirmeye ve toplum mühendisliği vasıtası olarak kullanılmaya oldukça müsait bir alan olabilir.

Ayrıca, bürokratik sorumluluklarının YZ aracılığıyla icra edilmesi bürokratlardan tepki çekecektir. Klasik bürokrat yetkileri konusunda oldukça kıskançtır. Bu yetkilerini siyasiler gibi demokratik temsil mekanizmasının dayattığı aktörlerle bile paylaşmaktan imtina ederken, işlevsiz bırakılması, etkisinin sınırlandırılması ve gerçek yetki merkezinden uzaklaştırılması gibi bir pozisyonu asla kabullenmeyecektir. Dolayısıyla bu bir risk faktörü olarak değerlendirilebilir. İnsan unsuru en azından hâlihazırda bürokratik makam ve mevkileri işgal eden kuşak açısından ciddi bir tehdit olarak değerlendirilecektir.

Diğer yandan, YZ şu an için kurulum ve yenileme maliyetleri yüksek bir teknoloji gerektirmektedir. Maliyetin karşılanması ve böylece muhtemelen ABD mahreçli firmaların dünya ekonomisini etkileri altına almasının önüne nasıl geçilecektir? Olayın sadece mali etkisi olsa konu bir dereceye kadar anlaşılabilir. Ancak, bilgi güvenliği konusunun nasıl çözülebileceğine dair tatmin edici bir cevap ve güvence verilebilmiş değildir. Kamu yönetiminin son derece hassas bilgileri kaynak güvenliği tam olarak sağlanamamış bir merkeze devretmesi ne kadar anlaşılabilir? Ya da yarın, YZ kaynak şirketi tüm sistemin fişini çekmeye karar verirse yüklenen veri ve sistem güvenliğini garanti edebilecek bir merkez bulunmakta mıdır?

Bütün bu soruları çoğaltmak mümkün. Söz gelimi yönetişim, katılım, şeffaflık ve liyakat gibi ilkelere ne olacak? İnsan unsurunu devre dışı bırakması halinde işsizlik sorunu nasıl çözülecek ve insanlara yaşamlarını sürdürecek ekonomik kaynakları kim, nasıl sağlayacak? YZ kamu hizmetini nasıl yürütecek? YZ nereye kadar mazur görülebilir? Yazılım firmalarını kim denetleyecek? İnsani boyutu yüksek hizmetler nasıl yürütülecek? Rasyonel olmayan kararları kim, nasıl alacak? Vesaire…

Sonuç olarak; kamu yönetiminde YZ kullanımı birtakım risk unsurları taşımaktadır. Ancak, orada mevcut bulunan imkânları da göz ardı etmek mümkün görünmemektedir. İnsan hayatını kolaylaştıran teknoloji özellikle pandemi sonrasında hayatın olağan bir parçası olarak görülmeye başlandı. Başta rutin iş ve işlemler olmak üzere pek çok iş YZ tarafından yapılabiliyor. Hatta sıfır hataya ulaşan etki derecesi insanların iştahlarını kabartıyor.

Ayrıca, sistem ve ilke tartışmalarının sağlıklı düzlemde yapıldığı durumlarda YZ pekâlâ insan hayatını kolaylaştırabilir; kamusal hizmetlerin sunulmasında bir güvence unsuru oluşturabilir. Ne yazık ki, ülkemizde konunun tüm boyutlarıyla birlikte tartışıldığını söylemek oldukça zordur. Konu disiplinler arası bir yaklaşımla ve farklı boyutlarıyla birlikte ele alınmalıdır. Sosyal bilimler olayın felsefi boyutundan başlayıp, etik ve ahlaki konulara, hukuki sorunlara, mali yanına, sosyolojik ve psikolojik alanlarına kadar değişen yönlerini ele alıp, objektif bir değerlendirme ortaya koymalıdır. TESAM Strateji Dergisi bu yönleri tartışmaya açarak, alana dair önemli bir sorumluluğu yerine getirmektedir. Herkes eteğindeki taşı döker, pozitif ve negatif etkilerini toplum için değerlendirebilirse sadece bugünü değil, gelecek kuşakları da güvence altına almış oluruz. Önümüzdeki dönemde yüksek lisans ve doktora tezlerine konu olması beklenen YZ’yi yakından takip etmek gerekmektedir.

img

Prof. Dr.
ÖNDER KUTLU