DÜNYANIN ATARDAMARLARI: ENERJİ GEÇİŞLERİ VE JEOPOLİTİK TANSİYON

Disiplinler arası ilişki kurmak bilimde çok sık kullanılır ve üzerinde çalışılan konuyu renklendirir, derinlik verir. Bu benim günlük okumalarımda da kullandığım ve keyif aldığım bir yöntemdir. Örneğin İspanya iç savaşını okurken Rodrigo’nun gitar konçertosunu da dinlemek, Ernest Hemigway’in “Çanlar Kimin İçin Çalıyor” romanını da masanın üzerine koymak ve ara sıra göz atmak gibi.

Ya da Mezopotamya üzerinde çalışırken Samson ve Dalila’ya denk geldiğimde Fransız besteci Camille Saint Soens’in 1877 bestelediği Dalila operasını dinlerken Peter Paul Rubens’in ahşap üzerine yaptığı yağlıboya Samson and Dalilah tablosuna göz atmak hatta 1949’da başrollerini Hedy Lamer (Dalilah) ile Victor Mature(Samson) in oynadığı iki oskarlı filmi de açıp seyretmeye çalışmak gibi.

Ya da 1929 dünya ekonomik buhranı ile ilgili bir çalışma içinde iken John Steinbeck’in “Gazap Üzümleri” romanını da okumak gibi.

Ya da Vincent Van Gogh’un Yıldızlı Gece tablosuna bakarken Don Melean’ın “The Stary Night” şarkısını dinlemek gibi.

Bazen de günlük hayatta yaşadığım olayları ilgilendiğim konular ile ilişkilendiririm

Son zamanlarda yaşadığım sağlığımla ilgili süreci jeopolitik bir senaryoya yerleştirmeye çalışacağım. 

Dünya üzerindeki tüm ülkeler tarihleri ve kültürleri ile aslında bir metabolizma gibi hareket ederler, dolayısıyla jeopolitik konuşurken de metabolizma referansı üzerinde ilerleyebileceğimi düşündüğümde jeopolitik ile metabolizma arasında şöyle bir ilişki kurdum.

Bir seyahatim sırasında toplantı öncesi kendimi pek iyi hissetmedim, toplantı yapacağım yere yakın bir klinikte tansiyonum ölçüldüğünde bana acil olarak donanımlı bir hastaneye gitmem gerektiğini söylediler. Bende öyle yaptım. İlaçlar serumlar vs. ile uzun saatler sonra beni Istanbul’a dönebileceğim bir seviyeye getirdiler.

‘’Holter’’ kelimesini orada öğrendim, belli bir süre tansiyonumu takip ettirecek bir ekipman. Benim aklıma hızlıca bu holteri jeopolitik için kullanmak geldi.

Dünya jeopolitiğinde holteri taktım, sonra dünya enerji trafiğinin en önemli geçiş yollarını damarlar olarak dikkate aldım.

90 milyon varil olan dünya petrol üretiminin 60 milyon varili denizlerde taşınıyor. Bu 60 milyon varilin 50 milyon varili Türk Boğazları, Panama, Danimarka, Suveyş, Yemen, Hürmüz ve Malakka olarak 7 boğazdan, bu miktarında yaklaşık % 60’ı yaklaşık yarıya yakını sadece Hürmüz ve Malakka boğazlarından geçer.

Hürmüz boğazından geçen petrolün yaklaşık % 85’i Asya’ya gider. Çin’in enerji ihtiyacının yaklaşık % 80’i de Malakka’ dan geçer yani bu iki boğaz Çin’in atar damarları gibidir.

Süveyş’den geçişlerin ise yaklaşık % 68’i Avrupa ya gider yani Avrupa nın da atardamarı Süveyş kanalıdır.

Amerika ise petrol üretimin de ithalatçı pozisyondan ihracatçı pozisyona geçtiği için en fazla enerji kullanan ülkelerden biri olmasına rağmen enerji ihtiyacını kendisi karşılayabiliyor.

Jeopolitik çekişmeler tansiyonu arttırır. Böyle bir durumda damarların durumu önem arz eder. Söz gelimi tansiyonun çok yükseldiği bir dönemde damarlar olarak dikkate aldığım Hürmüz ya da Malaka geçişlerinde bir aksama olur ise bu durum pek çok ülkeyi ama en çok da Çin’i olumsuz etkiler.

Benim serüvenim Istanbul’a döndüğümde kardiyalog muayenesi ile devam etti.

Kısa bir muayeneden sonra işime devam edeceğimi düşünürken doktorumun işlerini iptal et hiçbir yere gitmiyorsun direktifi ile durumun ciddileşmeye başladığını anladım.

Aynı durumu Jeopolitik üzerinden bir ölçüme tabi tuttuğumuzda dünya üzerindeki bazı ülkeler birer metabolizma olarak benzer sıkıntı içinde olabilir.

Muayene ile başlayan süreç pek çok tetkikler sonrası açık kalp ameliyatına evrildi.

Mevcut durumda metabolizmam ciddi risk altında idi. Ameliyatın da bir riski olmasına rağmen her şey yolunda gider ise ameliyat var olan riski ortadan kaldıracak idi. Yani metabolizma bir mücadele, hatta bir savaş verecek, kalbe giden ana damar tamir edilecek ayrıca kapalı bir damar için de bypass uygulanacaktı.

Eğer jeopolitiğe bağladığımız holteri anlık takip edersek bahsi geçen risklerin oluşup oluşmadığı hakkında bir fikrimiz olur. Yüksek tansiyon aynı bende olduğu gibi jeopolitik metabolizmaya müdahaleye sebep olabilir. Bu dünyayı kendi içindeki dengeleri zorlayan bir döneme sokabilir. Küresel güce sahip ülkeler böyle bir zorluk karşısında etkilendiklerinde tüm dünyada bundan payını alır.

Zaten Savaşlardan barışa pek vakit kalmayan, “İnterregnum Tempus’’ a (iki savaş arası istisna zaman aralığı) sevindiğimiz bir dünyanın jeopolitik rekabet, dürtü ve derinliğini insanlığa zarar vermeyecek dengeli bir tansiyonda tutularak devam etmesini diliyorum.

Bir tane dünyamız var…


img

Dr.
AYDIN ÖZÜ