DÜNYA EKONOMİSİNDE GÜNEY ÜLKELERİNİN GELİŞİMİ VE YÜKSELİŞİ
Günümüzde dünya ekonomisi ve ticari hayatında en önemli sorunlardan biri gelişmişlik açısından farklılıkların yaşanmasıdır. Başka bir söylemle dengesiz ekonomik büyüme ve gelir dağılımı olgusudur. Son zamanlarda ekonomik ve politik açıdan kuzey-güney çatışması farklı şekil ve boyutlara taşınmakta olup yeni oluşum ve kutuplaşmanın fitilini ateşlemektedir.
Dünya Ekonomisinde Güney Ülkelerinin Gelişimi ve Yükselişi
Günümüzde dünya ekonomisi ve ticari hayatında en önemli sorunlardan biri gelişmişlik açısından farklılıkların yaşanmasıdır. Başka bir söylemle dengesiz ekonomik büyüme ve gelir dağılımı olgusudur. Son zamanlarda ekonomi ve politik açıdan kuzey-güney çatışması farklı şekil ve boyutlara taşınmakta olup yeni oluşum ve kutuplaşmanın fitilini ateşlemektedir.
Giriş
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı’na (UNCTAD[1]) göre, güney ülkelerinin tanımı yapılırken, coğrafi olarak bulundukları konum ele alınmamış olup, ekonomi ve politik yapı ön plana çıkmıştır. Bundan dolayı da ekvator çizgisinin güneyinde yer alan ülkeleri “Güney Ülkeleri” olarak ele almak doğru olmamaktadır. Ancak, güney ülkelerinin büyük çoğunluğunu güney yarım kürede yer alan ülkeler teşkil etmektedir. Güney yarım kürede yer alıp, fakat ekonomi, teknoloji ve yer altı kaynakları açısından zengin ve ileri seviyede olan Avustralya, Japonya, Güney Kore ve Yeni Zelanda gibi zengin ülkeler güney ülkeleri içinde yer almamaktadır. İsrail için her hangi bir coğrafi söz konusu olmamakla birlikte sürekli zengin ve gelişmiş ülkelerin yanında yer almaktadır. Ayrıca ekvator çizgisinin kuzeyinde olup da Güney Ülkeleri içinde değerlendirilen birçok ülke de vardır.
Bir zamanlar ekonomik açıdan dünya ekonomisi iki kısımdan oluşmaktaydı. Bunlar, gelişmiş ülkeler için “Kuzey Ülkeleri” geri kalmış ülkeler için de “Güney ülkeleri” söylemleri ön plana çıkmaktaydı. Hatta çok eski tarihlere dönüp bakıldığında, M.S. 1000’li yıllarda güney–kuzey ülkeleri arasında ekonomik kıyaslama yapıldığında güney ülkelerinin kuzeye göre daha gelişmiş ve zengin olduğu iktisat tarihçileri tarafından öne sürülmektedir. 1400’lü yıllarda başlayan coğrafi keşifler neticesinde Batılı ülkeler tarafından Asya, Afrika ve Güney Amerika’nın birçok önemli zenginlik kaynakları keşfedilmiştir. Zengin kaynaklara sahip olan güney ülkeleri ellerindeki kaynakları etkin olarak işletip kullanamamış ve batılı ülkelerin sömürgesi haline dönüşmüştür. Zamanla sömürgecilik ve kolonileşmenin de etkisiyle güney ülkeleri tüm makroekonomik yapı bakımından geri kalmaya başlamıştır.
Sömürgeciliğin temelinde ekonomik bakımdan refaha ulaşabilmek için güçlü ülkelerin, zayıf ülkelerin değerli zenginlik kaynaklarına el koymak olarak nitelendirilmektedir. Sömürgecilik modern anlamda 1492 yılında başlamıştır. En fazla sömürülen ülkeler hiç kuşkusuz Asya, Afrika ve Güney Amerika ülkeleri olmuştur. Asya’dan baharat ile ipek, Afrika’dan köle ile zenginlik kaynakları ve Güney Amerika’dan birçok değerli bitkiler ile yeraltı zenginlikleri uzun yıllar Avrupa ülkelerine taşınmıştır.
1950’li yıllarda sömürgeciliğin sona ermesiyle birlikte güney yarımkürede yer alan ülkelerde başta ekonomik ve politik olmak üzere birçok oluşumlar ve değişimler yaşanmaya başlamıştır. Uzun yıllar bağımsızlık mücadelesi veren bu ülkeler, batılı ülkeler tarafından sömürülmelerinden dolayı ekonomik bakımdan gelişim ve ilerlemede geri kalmışlardır. Birçok güney ülkeleri sadece ekonomik bakımından sömürülmekle kalınmamış, aynı zamanda tüm din, dil ve kültürel olgularda da asimilasyona uğramışlardır. Mücadeleler neticesinde Asya ve Afrika ülkeleri yirminci yüzyılın ikinci yarısında teker teker bağımsızlıklarına kavuşmuşlardır.
1. Dünya Ekonomisinde Gelişmişlik Farklılıkları
Dünya ekonomi tarihi incelendiğinde dünyada 1000’li yıllardan sonra gelişmişlik düzeylerinde farklılıklar yaşanmaya başlamıştır. Günümüzden yaklaşık 2000 yıl önce toplumlar arasında herhangi bir gelişmişlik farklılıkları bulunmamaktadır. Hatta 1000’li yıllarda Afrika ve Asya günümüzdeki gelişmiş batı Avrupa ülkelerine nazaran daha gelişmiş ve zengin durumda olduklarını tarih kayıtlarından bilinmektedir. 1000-1300 yılları arasında Avrupa ülkeleri ekonomilerinde boşluk yaşanmış olup, yerini Müslüman tüccarlar doldurmuştur.
Batı ülkelerinin ekonomik gelişiminin temellerinde İslam dünyasının varlığı söz konusudur. İslam dünyasının ekseri nüfusu güney ülkelerde yaşamaktadır. Müslüman tüccarlar asırlarca Asya ülkelerinin teknoloji mallarının Avrupa’ya taşınmasında öncülük etmişlerdir. Özellikle dönemin önemli Çin teknolojisi olan bilinen manyetik pusula ve kâğıt yapımı gibi ürün ve teknikler Avrupa ülkelerine pazarlanmıştır. Uzun yıllar Afrika ve Asya’dan Avrupa ülkelerine bahçe bitkisi yetiştiriciliği, peyzaj, mimari, ticaret ve mamul mallar sevk edilmiştir. Müslüman tüccarlar tarafından Avrupa’ya sevk edilen mallar ve teknikler ticaret kurallarına uygun şekilde olmuştur. Ancak Avrupalılar sömürgeciliğe başvurmuştur. Yine Orta Çağ’da birçok iktisadi organize ve ödeme yöntemleri güney ülkelerden diğer dünya ülkelerine yayılmıştır. Günümüzün gelişmiş batın ülkelerinin gelişmişlik temelinde güney ülkelerinin varlığı söz konusudur.
1500’lü yıllarda kıtalar ve bölgeler arası gelişmişlik düzeyi 2:1 iken, 1820 yılında 3:1’e yükselmiştir. Sanayileşme ve sömürgeciliğin de etkisiyle 2000’li yıllara gelindiğinde kıtalar ve bölgeler arası gelişmişlik düzeyi ve gelir dağılımı 19:1’e ulaşmıştır.
Tablo 1. 1000- 1998 Yılları Arası[2] Dünya Ülkelerinde Ortalama Kişi Başına Düşen Milli Gelir
Kaynak: Güran, 2014: 4
Son bin yıl içinde kıtalar ve bölgeler arası kişi başı gelir dağılımı 19 kata ulaşmış olup, 2024 yılında 20 kata ulaşarak zirve yapacağı tahmin edilmektedir. Sürekli büyüyen dünya ekonomisi ve ticareti yeni pazar arayışlara yönelmiştir. Bir taraftan gelişmiş kuzey ülkeleri mevcut durumunu korumak isterken, diğer taraftan da Güney ülkelerinin yükselişi dikkatlerden kaçmamaktadır. Son zamanlarda güney ülkelerindeki değişim rüzgârlarının esmesi tekrar 1000’li yılların ekonomik durumunu akıllara getirmektedir.
2. Güneyin Yükselişi
Güney ülkeleri 2023 yılından itibaren dünya gündeminde sık sık konuşulur hale gelmiştir. Asıl amaç yeni ve çok kutuplu dünya düzeni oluşturmak olarak yorumlanabilir. Son BRICS[3] zirvesinde alınan genişleme kararı bunu doğrular niteliktedir. Güney küredeki BRICS oluşumu küçümsenemeyecek kadar büyük olup, dünya GSYH’sinin yaklaşık % 26’sını ve dünya nüfusunun % 40’ını oluşturmaktadır[4]. Güney ülkelerin ekonomilerini bir araya getiren oluşum, başta Avrupa Birliği olmak üzere diğer uluslararası kuruluşlarca yakından takip edilmektedir. BRICS’in genişleme hamle ve çabaları küresel güneyin yükselen sesi olarak nitelendirilmektedir.
Güney ülkelerinin ekonomik ve politik açıdan yükselişi savaş ve iç çatışmalarla engellenmektedir. Günümüzde birçok farklı senaryolar oluşturulup bahane yapılarak sahneye konulmaktadır. Güney ülkeleri üzerinde ekonomi bakımdan gelişmiş ülkeler tarafından “Böl–Parçala–Yut” politikaları devam etmektedir. Güney ülkelerinin bir araya gelerek başlattıkları yeni oluşumlar ve dünya ticaret merkezinin Asya eksenine kayma girişim ve çabaları kuşkusuz Batı ülkelerini tedirgin etmektedir.
3. Güney Ülkelerinin Önemi
Dünyada farklı etnik, kültürel ve inanış bakımından zenginliği bir arada barındıran Güney ülkelerinin önemi her geçen zaman diliminde artış göstermektedir. Dünya nüfusunun yaklaşık olarak % 70’lik kısmı güney ülkeleri olarak tanımlanan ülkelerde yaşamaktadır. Küçümsenmeyecek kadar önemli olan nüfus iktisadi anlamda tüketim, işgücü ve ticaret olarak nitelendirilmektedir. Ülke içindeki yatırımlardaki artışlar nüfus artışı ile doğru orantılı olarak artarsa ülkenin ekonomik gücü de aynı oranda artmış olur. Genç nüfus sayesinde ülkedeki ekonomik faaliyetler dinamizm kazanır. Güney ülkeleri genç nüfus açısından oldukça zengin olmasına rağmen, etkin olarak kullanılamamakta ve yeterince istihdam edilememektedir. Ucuz işgücü niteliği taşıyan nüfus, gelişmiş ülkelere legal ve illegal yollarla göç etmektedir.
Kadim Ortadoğu bölgesi birçok farklı inanışlara, kültürel, tarihe ve etnik yapıya ev sahipliği yaptığı bilinmektedir. Ortadoğu bölgesi İslam, Hristiyanlık ve Yahudilik dinlerinin merkezini oluşturmaktadır. Yine bu dinlere mensup birçok mezhep ve cemaatlerin varlığı söz konusudur. Yılda milyonlarca kişi kutsal vazifesini yerine getirmek için bu topraklara akın etmektedir. Aynı zamanda yapılan kutsal ziyaret ekonomik hayatı da canlandırmaktadır. Asya, Afrika, Güney Amerika ve Ortadoğu’da bulunan ülkelerde tarihi, kültürel ve dini yapılardan kaynaklı din, kültür ve tarih turizmine can katmaktadır.
Güney ülkeleri, bağımsızlık sonrası dünya ticaret ve siyasetine yön veren stratejik öneme sahiptir. Panama ve Süveyş kanallarının varlığı ticaret yollarını önemli ölçüde kısaltmaktadır. Kanallar vasıtasıyla güney ülkelerinden, kuzey ülke pazarlarına zengin ve çeşitli ürünler rahatlıkla taşınmaktadır.
Özellikle kuzeyde bulunan gelişmiş ülkeler sürekli rekabet içinde bulunmalarından kaynaklı olarak yeni pazar arayışları içindedirler. Kazan-kazan mantığıyla mal ve hizmet üretimi yapan gelişmiş ülkeler, düşük maliyetle ürettikleri ürünleri daha pahalı bir fiyatla satmak istemektedirler. Bundan dolayı da güney ülke pazarları en önemli kaçınılmaz bir fırsat arz etmektedir. Ne acıdır ki, batı ülkeleri mal ve hizmet üretiminde kullandıkları faktörlerden işgücü ve doğal kaynakları geri kalmış güney ülkelerden tedarik etmektedir. Dâhilde üretimi yapılan bu ürünler tekrar mamul mal olarak bu ülkelerde ticareti yapılmaktadır. Kısaca bir zamanlar Merkantilizmin uygulama esasları geçerliliğini gündeme getirmektedir. Bu anlayıştan kaynaklı olarak da gelişmiş ülkeler güney ülkeleri üzerinde sürekli baskı oluşturmaktadır.
Sonuç ve Değerlendirme
Dünya genelinde son yarım asırdaki değişim ve oluşumlar dünya gündemini sürekli meşgul eder hale gelmiştir. Bölgeler arasında ekonomik ve politik açıdan farklı kutuplaşmalar ve menfaat ilişkileri ortaya çıkmaktadır. Kuzey-güney ekonomik çatışmaları ivme kazanarak farklı boyutlara taşınmaktadır.
Günümüzde küreselleşmenin de etkisiyle güney ülkelerinin ekonomi bakımından yükselmesi gelişmiş batı ülkelerini tedirgin etmektedir. Güney ülkelerindeki gelişim ve değişimler batı ülkeleri arasında yeni rekabeti beraberinde getirmektedir.
Batı ülkeleri orta çağdan günümüze güney ülkelerinin sadece maddi zenginlik kaynaklarını ülkelerine taşımakla kalmayıp, uzun yıllar sömürdükleri bu ülkelere farklı asimilasyon politikaları uygulamışlardır. Yükselen güney ülkelerinin başta ekonomi olmak üzere, kendi benliklerine dönmeye başlaması oynanan oyunların sonunun geldiğini göstermektedir.
Kaynakça
Güran, T. (2014). İktisat Tarihi, Der Yayınları, ISBN: 978-975-353-361-4
https://www.perspektif.online› kuresel-guneyin-dunya-s...
[1] United Nations Conference on Trade and Development – UNCTAD
[2] 1990 yılı baz alınarak USD doları değerleriyle hesaplanmıştır
[3] BRICS’in açılımı; Brezilya, Rusya Federasyonu, Hindistan, Çin Halk Cumhuriyeti ve Güney Afrika Cumhuriyetinin bir araya gelerek oluşturdukları ekonomik birliktelik için kullanılan kısaltmadır. Bu ülkelerin İngilizce ilk harflerinden oluşmaktadır. Birlik 16 Haziran 2009 tarihinde Brezilya, Rusya Federasyonu, Hindistan ve Çin Halk Cumhuriyeti tarafından kurulmuştur. Birliğe 2011 yılında Güney Afrika dâhil olmuştur.
[4] https://www.perspektif.online› kuresel-guneyin-dunya-s...