DİJİTAL DİPLOMASİ

Dış politikanın dört temel aracından biri olan “diplomasi” tarihsel gelişim süreci içinde karakteristik bir değişim göstermiştir. Çünkü gerek insanlık tarihinde yaşanan olgu ve olay bazlı gelişmeler gerekse dış politika aktörlerinde yaşanan değişimler doğrudan veya dolaylı olarak diğer araçları olduğu gibi diplomasiyi de etkilemektedir.

Bu etkileşim sonucunda ise klasik diplomasi türlerinin (açık diplomasi, zorlayıcı diplomasi, zirve diplomasisi, mekik diplomasisi vb) yanı sıra kamu diplomasisi ve dijital diplomasi gibi yeni diplomasi türleri (maske diplomasisi, insansız diplomasi, post-diplomasi vb) ortaya çıkmaktadır. Diğer bir deyişle klasik diplomasi anlayışının dış politikada ortaya çıkan yeni gereksinimleri karşılamasında yaşadığı zorluklar, farklı diplomasi türlerinin ortaya çıkmasını tetiklemiştir.


DİJİTAL DİPLOMASİ / DİPLOMASİNİN DİJİTALLEŞMESİ

Dijital diplomasi başlangıçta kamu diplomasisinin bir alt kolu olarak algılansa da zamanla ayrı bir diplomasi türü olarak gelişmeye başlayarak yaygınlık kazanmıştır. Bu bağlamda dijital diplomasi ya da diğer yaygın adı ile “bilişimsel diplomasi / computational diplomacy”, son yıllarda birçok farklı isimle kullanılmış ve doğal olarak literatürde birbirinden farklı tanımlamalarla aynı olguyu açıklamaya çalışan farklı isimlendirmeler yapılmıştır. Tespit ettiğimiz bazı isimlendirmeler şöyledir: “Siber Diplomasi / Cyber Diplomacy”, “Dijital Diplomasi / Digital Diplomacy”, “Data Diplomasisi / Data Diplomacy”, “(İnter)net Diplomasisi / Net Diplomacy”, “E- Diplomasi / E-Diplomacy”, “Diplomasi 2.0-3.0-4.0 / Diplomacy 2.0-3.0-4.0”, “ Gerçek“ Zamanlı Diplomasi / Real-time Diplomacy”, Ağ Bağlantılı Diplomasi / Networked Diplomacy”, “Twi(tter) Diplomasisi / Twiplomacy”, “Diplomasinin Dijitalleşmesi / Digitalization of Diplomacy”. Konuya teknolojik gelişimin dinamik bir süreç olduğu gerçekliğinden yaklaşan Ilan Manor ise “diplomasinin dijitalleşmesi/ the digitalization of diplomacy” ifadesini kullanarak, bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımının diplomasinin uygulanmasında bir araç olduğunu belirtmiştir. Bizim de katıldığımız bu görüşe göre aynı telgraf, faks, telefon ve özellikle radyonun bulmasında olduğu gibi iletişim alanında yapılan buluşlar diplomasi uygulayıcılarının işlerini kolaylaştırmış ve daha geniş kitlelere ulaşım olanağı tanımıştır. Hatırlanacağı üzere 1920’li yıllarda radyonun yoğun olarak kullanılmasıyla birlikte diplomasi uygulamalarında yeni ve farklı bir boyuta geçilmiş ve diplomatlar klasik iş tanımlarının değiştiğini vurgulamışlardır. Benzer bir yorum tren ve özellikle sivil uçakların etkin kullanımı sonrasında seyahat imkânlarının artması kapsamında da yapılmıştır.


DİJİTAL DİPLOMASİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ

Teknolojik gelişmelerin diplomasi yapım sürecindeki aktörler arasındaki iletişimi etkilemesi sonucu oluşan ve özellikle 2010 yılında Arap Baharı ve 2011 yılında Occupy Hareketleri ile diplomasi ve uluslararası ilişkiler litera türünde yer almaya başlayan dijital diplomasi, geleneksel diplomasiden daha fazla bilgi, etkileşim ve şeffaflık özellikleri ile ayrılmaktadır. Ayrıca kamu diplomasisi ile ilişkili bir kavram olan dijital diplomasi, kamu diplomasisini yürüten diplomasi yapıcılarının iletişim teknolojilerindeki değişimlere uyum sağlamasına ve devlet dışı aktörlerin sosyal medyayı propaganda amacıyla kullanmasına karşı politikalar üretmesini olanaklı kılmaktadır. Daha detaylı bir biçimde belirtirsek dijital diplomaside amaç iletişim kurarak ve devletlerin hikâyelerini (amaçlarını) sosyal medyada anlatmak olurken temel strateji dijital ortamda yer alarak, olumlu bir imaj oluşturmaktır. Bu kapsamda geleneksel ve yeni kamu diplomasisinden farklı olarak dijital diplomasi daha genel ve soyut amaçlara yönelikken hedef kitlesi de doğal olarak daha geniştir. İletişimin yönü ise geleneksel kamu diplomasisinde tek yönlü olurken, yeni kamu diplomasisi ve dijital diplomaside iki yönlüdür. En büyük farklılıklar ise hedef kitle ve finansman boyutlarındadır. Zira geleneksel kamu diplomasisinde hedef kitle, ilgili devletin tüm halkı (milleti) olurken yeni kamu diplomasisinde sınıflandırılmış kamular, dijital diplomaside ise dijital ortamda yer alan kamu kurumları ile herhangi bir devletten bağımsız olarak online (çevrim içi) aktivistler ve yeni medya kullanıcılarıdır. Finansman yani bütçeleme boyutunda ise geleneksel kamu diplomasisinde devletler, yeni kamu diplomasisinde de devletler ve özel sektör rol oynamaktadır. Dijital diplomaside ise sanal dünyanın doğası gereği devletler ve özel girişimciler finansördür. Yukarıda yaptığımız tespitlerden de anlaşılacağı üzere dijital diplomasi, devletler başta olmak üzere dış politikanın aktörlerine ve diplomasi yapımında rol oynayan diplomatlara / bürokratlara yeni imkânlar sağlamıştır. Corneliu Bjola ise söz konusu yeni imkânların diplomasinin uygulanmasında bir “devrim” yarattığını ileri sürerek dijital diplomasinin uygulanmasının; diplomatların bilgi yönetimi, kamu diplomasisi, strateji planlama, uluslararası görüşmeler ve hatta kriz yönetimi konularında nasıl aksiyon alacaklarını etkilediğini ve etkilemeye devam edeceğini savunmuştur.8 Bu sebeple ABD, İngiltere (Büyük Britanya) ve İsrail tarafından ilk olarak uygulanmaya başlanmakla birlikte günümüzde diğer gelişmiş devletler tarafından da kullanılmaya başlayan dijital diplomasinin, devletlerin iletişim teknolojilerindeki hızlı değişimin etkisiyle şekillenen yeni siyaset biçimlerine, yeni tehditlere, gittikçe karmaşıklaşan devlet-birey ilişkilerine ve uluslararası sistemdeki yeni iletişim yöntemlerine adapte olma çabalarının bir sonucu olduğu ileri sürülebilir.


GÜNCEL DİJİTAL DİPLOMASİ ÖRNEKLERİ: DİJİTAL BÜYÜKELÇİLİK, METAVERSE, DİPLO, DECENTRALAND, ANTALYA DİPLOMASİ FORUMU

Günümüz itibarıyla dijital diplomaside yaşanan gelişmeler yukarıda verdiğimiz ulaşım ve iletişim teknolojilerinde daha önceki örneklerine bazı yönlerle benzemekle birlikte farklılıkları da içermektedir. Zira Manor’un tespitiyle belirtirsek diplomasinin hitap ettiği kitle, diplomasiyi yürüten kurumlar, diplomatik faaliyetlerin uygulayıcıları ve diplomasinin uygulanma tarzı değişime uğramıştır. Bu bağlamda dış politikanın bir aracı olan diplomasinin kitlesi, kurumu, uygulayıcısı, uygulanması dijital iletişim olanaklarının kullanımına aynı daha önceki teknolojik buluşlar gibi açılmıştır. Hiç şüphesiz ulaşım ve iletişim alanında yapılacak yeni buluşlar da benzer bir biçimde insanlar ve dolayısıyla devletler başta olmak üzere dış politikanın aktörleri ve diplomatlar tarafından kullanılacağı için kaçınılmaz bir biçimde diplomasinin uygulanmasını etkileyecektir. Bu kapsamda verilebilecek en yeni örneklerden biri ilk dijital büyükelçiliğin yakın bir geçmişte açılmış olmasıdır. Hatırlanacağı üzere Danimarka Dışişleri Bakanı Anders Samuelsen 26 Ocak 2017’de Politiken Gazetesi’ne yaptığı bir açıklama ile Google, Apple, Microsoft gibi teknoloji şirketlerine “dijital büyükelçi / digital ambassador” atayan ilk devlet olacaklarını açıklamıştır. Fakat dijital büyükelçiliğin açılmasının “diplomatik tanıma” açısından yeterli olup olmadığı, uluslararası hukuk uzmanları tarafından tartışılmaya muhtaçtır. Diğer taraftan, Koronavirüs Salgını ile birlikte 2020 yılının ilk yarısında telekonferanslar yoluyla dijital yöntemler kullanılarak yapılan zirve toplantıları da diplomasinin dijitalleşmesini yansıtan farklı bir örnek oluşturmuştur. Önemle vurgulanması gereken bir diğer son gelişme ise hiç şüphesiz “metaverse”dir. İlk olarak Neal Stephenson tarafından 1992’de yazılan “Snow Crash” romanında kullanılan kavram, Facebook’un CEO’su Mark Zuckerberg tarafından “sadece bakmak yerine içinde bulunduğunuz bedenlenmiş bir internet” olarak tanımlanmaktadır. Fiziksel gerçekliği dijital sanallıkla birleştiren, sürekli ve kalıcı çok kullanıcılı bir ortam olan gerçeklik sonrası evren şeklinde de tanımlayabileceğimiz metaverse kısa bir süre içinde başta devlet olmak üzere uluslararası sistemdeki diğer aktörlerin ve diplomasi tarihi çalışanlarında dikkatini çekmiştir. Zira sanal ortamlar, dijital nesneler ve insanlar gibi çok-duyulu etkileşimleri (multisensory interactions) mümkün kılan metaverse, sanal gerçeklik (virtual reality / VR) ve artırılmış gerçeklik (augmented reality /AR) temelli iletişimi ise birbirine bağlı bir ağ üzerinden gerçek zamanlı ve dinamik etkileşimlerle sağlamaktadır. Diplomasi tarihi özelinde bakıldığında ise 2002’de kurulan ve internet yönetişimi ve dijital politika alanında kapasite geliştirme ko nusunda uzmanlaşmış bir İsviçre-Malta sivil toplum kuruluşu olan Diplo bu alanın öncüsü niteliğindedir. Özellikle küçük ve gelişmekte olan devletlerin küresel diplomasideki rolünü geliştirmek için çalışmalar yapan Diplo, 22 Mayıs 2007’de Maldivler’in dünyanın ilk sanal büyükelçiliğini açan devlet olmasının ardından Malta ve Filipinler’in geldiğini ve metaverse platformu Second Life’ta bir Diplomatik Ada yarattığını açıklamıştır. Bir Güney Karayipler devleti olan Barbados’un da bu alanda öncü rol oynadığı belirtilmedir. Zira Decentraland (MANA) ile bir anlaşma yapan Barbados, sanal büyükelçilik açacağını Aralık 2021’de duyurmuştur. Barbados’un Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki büyükelçisi olan Gabriel Abed, ülkesinin dijital diplomasi girişimlerini de yönetmekte olup bu girişimin önemini şöyle açıklamaktadır. “Bu, dünyanın çalışma şeklini değiştirecek. Büyükelçilik küçük bir şey. Önemli olan, arazi artık fiziksel arazi olmadığında ve sınırlamalar artık denklemin bir parçası olmadığında hükümetlerin birlikte neler yapabileceğidir… Bu diplomatik parite ile ilgili. Dünya çapında 197 diplomatik misyonu destekleyemeyiz. 166 mil karelik bir ada olduğumuzun farkındayız -- küçüğüz -- ama metaverse’de Amerika veya Almanya kadar büyüğüz”16 Türkiye’de diplomasinin dijitalleşmesi ve dolayısıyla metaverse ile yakından ilgilenmektedir. Hatırlanacağı üzere Mart 2022’de yapılan Antalya Diplomasi Forumu (ADF)’nun ikinci günündeki “Yapay Zeka, Metaverse ve Diğer Her Şey” başlıklı panele katılımcılar VR gözlük takarak, metaverse ortamında başlamışlar ve yapay zeka etiği, dijitalleşmeye dair yapılabilecek yasal düzenlemelerin kapsamı, hükümetlerin bu yeni olgu karşısında kendilerini nasıl konumlandırdıkları başta olmak üzere çeşitli konuları tartışmışlardır.


GENEL DEĞERLENDİRME

Modern diplomasinin en popüler türlerinden bir olan dijital diplomasi ile devletler yeni iletişim araçları kullanılarak diplomatik faaliyetlerini desteklemektedir.Fakat geleneksel diplomasiden farklı olarak daha etkili bir iletişim ve haberleşme olanağı sunarak tamamlayıcı bir nitelik arz eden dijital diplomasi, uygulanması sırasında bazı zafiyetleri de taşımaktadır. Söz konusu bu zafiyetleri iki temel başlık altında toplamak mümkündür. İlk olarak belirtilmesi gereken husus her ne kadar resmi adreslerden / hesaplardan başta devletler olmak üzere dış politikanın aktörleri ve diplomatları dijital diplomasi yapsalar da siber saldırılara her an açıktırlar. Bu bağlamda olası bir siber saldırı ile bu adreslerin / hesapların ele geçirilmesi ve diplomatik bir krize yol açılması mümkündür. Ayrıca güvenlik zafiyeti yaratan bu saldırıların izinin sürülmesinin ve failin tespitinin de günümüz teknolojisi itibarıyla çok kolay olmadığı unutulmamalıdır. İkinci husus ise dijital diplomasiyi aktif kullananların bazen istemeden ya da dikkatsizlikleri sonucunda yaptıkları anlık bir paylaşım ile diplomatik krizlere yol açabilecek olmalarıdır. Pek çok örnekleri olan bu durumlar dikkate alındığında dijital diplomasi ile siber güvenlik arasında doğrudan bir ilişki olduğu açıktır. Diğer taraftan Soğuk Savaş sonrası dönemde yaşanan teknolojik gelişmeler diplomasinin dijitalleşmesi sürecini de hızlandırmıştır. Zira ayrı bir diplomasi türü olarak ortaya çıkan dijital diplomasi başlangıçta kamu diplomasisinin bir alt kolu olarak algılansa da zamanla ayrı bir diplomasi türü olarak gelişmeye başlayarak yaygınlık kazanmıştır. Bunu tetikleyen unsurlara bakıldığında, radyo ve  televizyon bazında uluslararası yayıncılığın yerini internetin almaya başlaması, sosyal medya gibi alternatif iletişim/etkileşim platformlarının belirmesi, önde gelen teknoloji şirketlerinin (Silikon Vadisi örneği) pek çok devletten daha büyük bütçelere ulaşmaları ile Koronavirüs Salgını döneminde daha somut bir şekilde görüldüğü üzere telekonferans yoluyla diplomatik temasların yürütülmesi hususlarıyla karşılaşılmaktadır. Sonuç olarak 2000’li yılların kamu diplomasisi ve dijital diplomasi açısından elverişli bir ortam sunduğu görülse de diplomasinin tarihsel süreç içerisindeki gelişiminde bunun konjonktürel olduğu anlaşılmaktadır. Zira amacı ve işlevi büyük ölçüde sabit kalan diplomasi, kitle iletişim araçlarında meydana gelen değişimlere hızla angaje olurken, uluslararası konjonktürde beliren şartların getirilerine uygun olarak (maske diplomasisi gibi) yeni türlerini inşa edebilmektedir. Dolayısıyla diplomasinin devingen karakteri güncel konjonktür itibarıyla kamu diplomasisini ve dijital diplomasiyi ön plana çıkarsa da klasik diplomasi içerisinde yer alan türlere olan ihtiyaç devam etmektedir.

img

Prof. Dr.
BARIŞ ÖZDAL